Ben, “ben” olarak doğmuşum, “ben” olarak yürümüşüm ama asla “bencil” olmamışım.

 Çocukluğumda hep kendimle oynamışım, kimsenin oyununda gözüm olmamış, kendimle oynamaktan mutlu olmuşum.

 Okulumda arkadaşlarımı ben seçmemişim, onlar beni seçmişler. Sanırım ki o bendeki “ben” sebebiyle. Ben, “ben” olarak devam ederken beni kendinde görenler bana gelmiş, selam vermiş el uzatmış ve ben de mutlaka elimi uzatmış hatta kucak açmışım. Kendini bende görenler bana gelmiş, beni kendinden göremeyenlerse zaten yanıma yaklaşmamışlar, uzak durmuşlar ama hep kıskanmış olduklarını yıllar sonra fark ettim. Ama bununla birlikte de asla ve kat-a bir enaniyet hissi içerisinde de olmamışım çok şükür.

*

Aklınızdan “bu nedir, benlik değil mi” diye geçerse yanlış değerlendirmiş olursunuz. Çünkü ben bir mücadeleden bahsediyorum, nefsi duygularımdan değil.  

*

“ben” olarak içki masalarına oturmuş ama asla taviz vermeyerek yine “ben” olarak kalkmışım. Onlar beni ‘ben’ den koparamamışlar amma hep ben onları kendilerinden koparmışım. Onların karşısında bir mum olarak kalabilmişim, onların karanlığı kaybolmuş. Ama anladığım şuydu ki; aslında bu benden kaynaklanan bir durum değil, Rabbimin bana bir ikramıydı. İşte onun içindir ki enaniyete kapılırsam yanlış yapmış, Rabb’imi incitmiş olurum.

 Evet, çocukluğumdan itibaren, hasretle, hep iyi bir insan olmayı özlemişimdir. “iyi” olabilmek için bütün maddi değerlerden taviz verdiğim doğru. Maddi değerler karşısında üç kişi bana ‘yanlışsın’ dediğinde, haklı olduğumu bildiğim halde yine de bile orada susmuşum. Çünkü o aklıselimlerin kararını hak ve hayırlı bilmişim.

“Maddi değerler karşısında üç aklı senim sana “yanlışsın” dediğinde, haklı olduğunu terazi kefesi gibi bilsen bile, birtakım maddi kayıplara uğruyor olsan da sus. Belki orada maddi zarara uğrayabilirsin ama bil ki mutlaka kazanan sensin.”   

 Attığım adımları hep hak bilerek atmışım. Ölçüm hep “hak” olmuştur. Hep evrensel insan hak ve özgürlüklerini benimsemişim. Hep ilahi nizama uygun kalmak istemişim. Yarın huzur-u mahşerde kuluyla karşı karşıya gelip hesaba çekildiğimde, bütün hesaplar ortaya döküldüğünde mahcup olanın ben olmamam için çabalamışım.

 Ve şimdi ben, yine ben kalmaya devam edeceğim.  Dönmem artık bu dönülmez yoldan. BEN kalarak hep BİZ olmaya devam edeceğim.

 Kaçmayacağım, her ortama sessiz sedasız “ben” olarak girip yine “ben” olarak çıkacağım, asla bu “ben” den taviz vermeden. Beni görüp gelen gelsin “ben-im” ile. 

 Sizlerle savaşmaya devam edeceğim ama öyle vahşi hayvanlar gibi vuruşarak değil, karşınızda “ben” olarak kalmak suretiyle varlığım sizinle savaşacaktır. “Sizin karanlığınız ne kadar zindan olursa olsun be bir mum kalabildiğim sürece karışımda mağlup olmaya, yenilmeye mahkûmsunuz.”  Bu bir enaniyet değil, bu bir kibir asla değil, bu bir iman meselesidir. Çünkü “Hakk’a inanmayan hakkına razı gelmez.” Çünkü ben Hakk’a inandığım ve de hakkıma da razı geldiğim için BEN kalırım...

 “Dolaşmam lazım, karanlık ortamları beğenmesem de minicik bir mumum gibi. Ne çıkar, geldiğin bu şer alemde bir mum olarak dolaşamadıktan sonra.”    

 

 

( Ben Kalarak Biz Olmak başlıklı yazı OLUK tarafından 23.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.