...



Dönüyorum halkada tek başıma… 

Döndükçe bedenden çıkıyorum.

Ne Mekke, Ne Medine ne de Mescid-i Aksa

Ruhumdan kopuyor!

Onlardan her parça tenimde bir ben

Ben dediğim nefsimse terimle eriyen

Kaynayan su tomurcuklarında 

Ruhumda hopluyor…


Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak

Kardeşliği bir anne şefkatinde hissediyorum açıldıkça kucak

Kurudukça zikirle dudak… 


Bir pınar kenarında akarken Kevser, peygambere el salladığımı düşlüyorum

Nasıl bir sonsuzluk bu… Döndükçe!


Keşke ayaklarım suya değer dediğim Kevser nehri hayallerim gerçek olsa…Bedenden sıyrılırken o dar yokluk tünelinde bunları hissetmek! Zaman makinası hayali kuran böylece geçmişine dönmeyi arzulayan ve Müslüman olamayan insan düşlerinden ötesinde bir adım ötede…Hep ileri bakan döndükçe anı yıkan-Nedenselliğin bittiği bir berzaha varmak!


Geçmiş geçmiştir… Zaman makinası hayalde olsa da gerçek de olmayacak bir düş. Eğer toprağa düşmüş beden o kabriden çıkmış ve ayağa kalkmışsa ancak kıyamet kopmuş - İnsanlar mahşer meydanına koşuyor ve sorgulanmak için sırasını bekliyor demektir! Ancak zaman makinası mahşerin habercisi olabilir böylesi işte!


Dönüşüm ancak bu büyük hayalin dayanılmazlığı içinde dudağımı uçuklatan bir yoklukta baygın bırakıyor tenimi… Yığılıyor bir ölü gibi, ruhundan habersiz! 


Ne dönmüyor ki güneş hariç. O da her sırrı aydınlatmak ve dönene bunu açıklatmak için zıpkın gibi, hep aynı yörüngesinde kalıyor. Her sırrı öğrenen benim gibi düşüp bayılıyor. Bu gerçekleri kaç kişi anlayabilir ki… evrenin sonsuzluğunda okyanusa düşen bir damla zerre gibi…


Aşk nelere kadir… Kim gerçekten aşık olmuş ve yanmıştır ki? O aşkı yaşayanı kim görmüştür ki… Belki demişlerdir bir deli! İmanını küçümseyen bir halk ki demiştir ona garip bir veli! Zamanın kölesi insanlık nasıl zincirini koparır da yoktur der evveli ve ahiri ki? Batını göremeyen bir zahiri aydınlık… Buna güneşin kudretli yetmez ve ezbere bir aydınlık veremez ki kalplere! Kabir de neler olur, bu kadar kabir neden yok olur, niçin insan öleceğini unutur, hepsi sırdır ve güneşin bunu aydınlatmaya gücü yetmez. Çok az bir zerreye eşit aşık ölmeden buna vakıf olur, eğer güneşin ateşinde yanmayı göze alırsa…


O uyanışın güneşle buluştuğu aydınlıkta ancak bu bir rüyaydı diyen bir aldanış ve teselli…Dayan yüreğim dayan! aşk bir aydınlanma olacaksa, sırlarda ayan beyan ortaya çıkacaksa ancak vuslatın olgunluğu bunu meydana çıkaracaktır. Ya Sabır… Beklemeyi ve kavuşmayı canı gönülden istemek gerekiyor. Ne güneş boşa yartılmıştır ne de onun etrafında dönmek bir mucizedir. İnsan bunu okumalı… Okumaya var mısınız?


Saffet Kuramaz  

( Okumaya Var Mısınız başlıklı yazı safdeha tarafından 5.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.