İrkildim
iç sesimle birden bire uyandım
Susuz
kalmış gül gibi solmuştu gülüşlerim
Pişmanlık
ateşiyle yattığım yerde yandım
Alevlerde
kalmıştım içim dışım kavruldu
İnancım
ve düşüncem geçmişime savruldu
Yalan
dünya insanı olduğuma pişmanım
Hiç
yok yere gülmeyip solduğuma pişmanım.
Saygıdeğer
koymuşlar riyakârın adını
Kibir
gurur bilmem ne denilmiş ciddiyete
Bilemedim
dürüstler almazmış muradını
Kimse
aldırmıyormuş arzda iyi niyete
Teraziye
doldurdum tefekküre dalarak
Tavrımı
fıtratımı geçmişimden alarak
İnsanlara
övgüler yazmamışım pişmanım
Arkasından
kör kuyu kazmamışım pişmanım.
“Kışt!”
demedim kimsenin kümeste tavuğuna
Uyararak
yanlışı yoruldum boştan yere
Yaz
havası demedim zemheri soğuğuna
Hep
doğruya kul oldum nadimim yüz bin kere
Arımdan
uzatmadım ortaya bacağımı
Açmadım
namahreme boş kalan kucağımı
Makyajımla
türbanı takmamışım pişmanım
Evlilerin
gönlüne akmamışım pişmanım.
Dinletilere
gittim oynayıp kıvırmadım
Sessiz
sakin bir yerde insanları izledim
Eğilip
bükülmedim küfürler savurmadım
Bazen
kırılsam bile öfkemi de gizledim.
Anladım
kırılmadan sığmazmış cetvel cebe
Doğruluktan
iş çıkmaz karnım yalana gebe
Kazandım
diye düşe daldığıma pişmanım
Ortalıkta
bir yerde kaldığıma pişmanım.
Bundan
böyle dilimde canım, cicim, hayatım
Yarınlarda
şahlansın adım ile kıratım.