UMUTSUZLUKLA GELEN YAŞAM
Üzerimde ağır bir
yorgunluk, senin yokluğundan kaynaklanan bir sıkıntı var ruhumda. Kızgın
düşlere dalıyorum saatlerce. Kendime kaçış yolları arıyorum. Ama sen olmayınca,
yorgunluğumun, kızgın düşlerimin kaçış yollarını bulamıyorum bir türlü. Seni
kaybettim içimde. Adı umut olan seni…
Yeryüzünün
geceyle birleşmesi ile birlikte, yalan dünyayı bu kez sensiz izledim kendi
penceremden. Gizli kalmış yalnızlığımın esareti, senin yardımında hayat
buluyordu. Her ölüme, her yanlışa, her sonlara yaklaştığımda sen tutuyordun
ellerimden ve senden sonra yeniden doğuyordum. Yeniden doğmak istiyorum hayata,
ama seni yitirdiğimden yeniden doğamıyorum. Hayat denizine ferman okurcasına,
duymadan mehtabın feryadını, olmayan yakamozları topluyorum. Şimdi, kırık
yaşamlar ve yırtık birkaç resim var çantamda. Parça parça gülüyorum, parça
parça seviyorum. Çünkü parça parça yaşıyorum.
Senin gitmenle beraber,
her şey değişti sanki buralarda. Ne bağ bahçe
ne de güller var. Suyun tadını alamıyorum. Çocuklar oyun oynamıyor.
Mevsimler çaresiz. Ve ben senin hasretinle her gece yıldızların bir-beş
nöbetine ortak oluyorum.
Seni yitirdikten sonra;
beni yoran ilişkiler, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlarımın özetini
çıkarmaya başladım şimdi. İlişkilerimde tasarrufa gidiyorum. Yapmacık,
inanmadan konuşmak istemiyorum. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği
yapıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi.
Yaşamışlığın,
görmüşlüğün, anılarımızın, üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu olarak,
kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatımın bir dönemecinde acı veren sensizlik. Ne
kadar dolu yaşadığıma göre değişiyor bu sensizlik çağına ermek. Ve sensizlikle
gelen yaşamım. Hayatımdaki düşüşlerim, yükselişlerim, zor aldığım virajlar bu
zamanı hızlandırıyor.
Artık ayak
uyduramıyorum sensizliğin ritmine. Sessizce boşalan göz yaşlarımın sebebi olma.
Yokluğunun, zihnime ve hayatıma verdiği acıyı yeterince tattım. Fazla bekletme
bu bedeni. Ben seni bulmadıysam, sen beni bul umudum. Hemen gel, belki yarın
bende buralarda olmayabilirim.
Hayat tıpkı bahara uyanan toprak gibi. Zemheride güller
açtıran, ağustosta karlar yağdıran. Hayatı sevmek ve anlamak gerekir ne kadar
yorulsak da. Tıpkı bir kum saati gibi yavaş yavaş akmalı hayata ve yavaş yavaş
anlamalı hayatı. Ama umudu yitirmemeli…