Düşlerim var firarda ve yeltendiğimsin asla yaltaklanmadığım bir kilim gibi ayaklarımın altına serili yalnızlığım, metruk hanelerde saklı derviş gibi.

Yaşaransın ve yeşeren sevecen gönlün kuytusunda saklı bir cepken.

Mağdurum ve mazlum ve her halükarda suçlu addedilen.

Dik başlıyım ve dik acılı açamadığım yüreğim açamadığım yamalı bohçam ve çehremde saklı masumiyet ve zanlar iken uçuşan tepemde zaman aşımına uğramayı reddettiğim bir coğrafyadır yüreğimle sektiğim bazen yaren bildiğim kalemin kanatlarına konup da uçtuğum o delişmen rüzgârım ve uçuşan kızıl beyaz saçlarım andıkça aşkı yüreği kabaran andıkça maziyi yarınlarına bir an evvel dokunan.

Misafiriyim ben yıldızların ve bir mizansen ki içimde saklı kıymık battığında dahi kalemime yakut yaşlarımın deldiği beyaz sayfa ve rötuşladığım bir resim gibi mabedimin kapısına astığım.

İziyim saltanatını sürdüğüm hüzün mevsiminin ve giziyim de yalnızlığın: pejmürde yürekte saklı delişmen bir çocuk aklı erdikçe gerçeklere hayallerine âşık olan katıksız bir derviş yüreği benimki.

Ah etmeden yaşamanın güncesi iken şiir.

Şiire nazmet duygulardan örülesi bir yelek belki de sırtıma geçirdiğim.

Sonlanmayan acılar akışkan sönmeyen feri gizin bazense suskun ve işte sus payı bir söylemde bir açıp bir solan çiçek ve dizginlerini bıraktığım duyguların da makberi iken kalemin izini sürdüğüm kanımla imzamı attığım ve kardığım hayallerde hikâyeler ördüğüm ve içimde saklı o cennet ansızın açılan kapıdan içeri daldığım bir günün ertesi gecede huzuru bulduğum aşkın ve yalnızlığın mabedinde…

Sözcüklerse reçinesi bu aşkın.

Salkım saçak değil hem varlığım bazen gözlerimden saçtığım kıvılcımlarda bulduğum kendimi bazense kaybolduğum ve kaybettiklerimi yaşatmak adına her yeni gün yeniden sevdiğim yeniden saydığım bir dizgi gibi hamağı duyguların ve hamalı sözcüklerin elbet istiflediğim bir ömür bazense iştigal edilmiş yürek denen iklimde saklı.

Yüreğin rotası.

Evrenin kayan ekseni.

Hali hazırda çat kapı şiirlerimin dünyasına sığındığım o meddücezir ki varsa yoksa aşkın ve özlemin ifası.

Bilinmeze dair.

Bilindik ne varsa unuttuğum.

Bazen uyduruk bir yolda kaybolduğum.

Ruhumda saklı dehlizler ve o kayıp güzergâh.

Yosun rengi gözleri sevdanın bense şehla bir bakışta kaydığım karanlığın da yongası iken gözlerin ve gözlemlediğim her gün her yeni sen aslında bir ütopyadan ibaret iken mutluluk en azından yazarken ve severken mutlulukla sözlendiğim gerçeğin ta kendisi ta ki uyanana kadar bu masaldan ve işte kilitli nice çekmece zihnimin alt bölgesinde saklı o sayaç yoksa mümkün müydü an itibarı ile ayakta kalmak?

İçine gizlendiğim o kasa şifresini meleklerin bildiği ve her yeni gün akıl melekelerim tehlikede ne de olsa yüzyılın yorgunluğu var üstümde ve yüzyılın yalnızlığına nasıl da vakıfım.

Kulağımı çınlatan sesler.

Çilingiri yüreğin esefle peşimden gelenler.

Çalgı çengi ve Çingene kadın ve işte tokası kayıp yıldızların ve yorgun ruhumla serildiğim yıldız kümesi az sonra kayacak olmanın bilinci ile nüksediyorum işte Yıldız kimliğimle ve ben soyut bir alfabede saklı binlerce harften ibaretim elbet yazarken bana yetmeyen o yirmi dokuz harfin de verdiği teselli iken aşkla baş koyduğum bu yolda ve işte alfabenin içinde saklı gizli bir fermanım ben ve feryadımı sadece Yaratanın duyduğu yoksa durduk yere sever ve yazar mıydım?

 

 


( Yüzyılın Yalnızlığı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.