Kornişleri yerinden söküldü
gülücüklerimin bir bayram temennisine kurban gittiğim izini sürdüğüm dünlerin.
Kayıplardan derlediğim bir buket
kimine göre ayıp addedilen.
Ayıp bir serenat belki de geceyle
seviştiğim günün yüzü suyuna hürmeten gün ışığı bildiğim bellediğim kalemimin
sönük ışığı.
Hüznümden mustarip değilim bilakis
hüzünlü olduğum günleri özledim bir de kolayca sevebildiğim aşkın limanına
demir attığım ne de olsa aşkın emir kipiydim kısa zaman öncesine değin.
Hiçliğimi dahi sevip de…
Varlığımın noksan dokusunda sızıp
kaldığım belki de.
Bir buketsem ya da bir rozet aslında
bir eşyadan öte elyaf sevinçlerle sarmalanmış bir günlük iken derlediğim ve
işte yolumu kaybettim, sevgili bayım ve yolum size düşmüşken kaç zamandır
şimdilerde kendimi bir daha bulamamak adıyla yeniden kaybettim.
Dua etmeyi dahi tehir ediyorum son
zamanlarda hele ki günler evvel kandil gecesinde gözyaşlarına boğulduğum ve
Yasin suresini okurken göç ettiğim ve bilemiyorum da insanlar neden durduk yere
öç alırlar ki?
Hüznümün frekansında çalan şarkılarım
da yok çünkü duygularım çalındı şimdi de ve sevebilme yetimden ayrı düştüm
hatta yetim varlığımdan da ve öksüz sevdalarımı suladığım bir dere yatağı da
yok.
İçimdeki iklim son kez nüksetti
günler evvel ve dışarıda gezindiğim kısa sürede tanımadığım insanların bana
yaşattığı o hayal kırıklığı yok mu ve işte peşinen istifa ettim artık dünyadan
ve sevgiden ve kendimle uzlaşmayı dahi becerebilmişken.
Pişkince gülenler var her
ağladığımda.
Yaşlarıma kıymet biçilmezdi oysa
eskiden.
Bir name ise mırıldandığım asla
namert olmadı esen rüzgâr.
Gülücüklerimi de tehir ettim ve
bayramın tadı değil adı var artık lügatte.
Bayram çocuğu olmayı özlediğim günler
de yok artık elbet babam yaşarken bana biçilen görev:
‘’Sev ve sus ve say ve iyi bir evlat
ve de öğrenci ol.’’
İçim kıyılıyor günlerdir açım.
Devriâlem.
Nükseden sefil rüzgâr ve kış güneşi
adeta Mayısı topa tutan.
Sefil kabrim beni beklerken.
Bense babamın kabrine epeydir
gitmezken.
Yaşadığım kabir azabı dünü
tütsülediğim ve düş mevsiminde göçtüğüm gerçekler ve içimde göçen o maden ocağı
ben artık bir kömür madeninden ziyade bir ine dönüşmüşken yürek mimarim.
Sözcüklerim yok artık.
Söylencelerin de nazarımda önemi yok.
Alaycı bakışlar ve gıybetin hasını
yapan insanlar neden bu denli çoğaldı peki?
Kadir gecesinde huzur duymak adına
dua kitabına sarılmışken ve dua etmenin dahi mümkün olmadığı o gürültülü ortam
ve içimdeki semazenler nasıl da küstü bana.
Ben zaten küsmüşken kendime.
Küskünlüğüm en çok da size, bayım.
Rica üzerine sevmedim ben çünkü
yüreğim endamlı bir emir kipidir her halükarda sevebildiğim en çok da
insanlığınızı ve gönül dostluğunuzu sevdiğim ve bir bayram tebrikinden çok
öteydi size yolculuğum üstelik ben sizin çok uzağınızda düştüğü bu tuzakta bir
yandan da kendimi sevebildiğim.
Mahşeri kalabalığı nerede hani
duygularımın?
Nerede ah, nerede hüzün dilekçem ve
istifa dilekçem?
Ben çoktan imtina etmişken pek çok
şeyden ve işte inzivada geçen hayatıma yeniden merhaba dediğim…
Bir dikili taşım olmasa bile dikili
iken kalemim ve sancağım ve huzurun da alfabesi iken şiirlerim.
Göz gözü görmez oldu bu mevsimde ve
ikbalimde tutuşan yüreğim değil çalınan hayallerim dahi yok ve asla çalıntı
olmayan bu sevgiyi nasıl da tutup kopardınız yüreğimden ama asla ah etmem size
andıkça dualarımda ar bildiğim yüreğim ve haysiyetim ve işte dönüşüm yok artık.
Hızır’ın yetiştiği bir gündü dün.
Hazıra konduğum bir ömür.
Ne olmuş ki ailemin pırlantası olsam
ne de olsa herkes gitti bir yerlere illa ki.
İçimdeki sefertası hala sıcak annemin
ısıttığı köfteler.
Yüreğin de ayranı iken bir şişeye
dolmuş.
Bense hala çocuk gibi kemirip
duruyorum pirzolanın kemiğini.
İçimden taşan isyanım bile yok ve
ifşa edeceğim tek hatam da yok ve ben öylesine yorgunum ki.
Taş taşıyıp da kolum ağrımadı ama
yüreğim de bedenim de bitkin.
Günlerimi öğüttüm bir hayalin peşinde
ve artık hayal de kuramıyorum ve gördüğüm tüm rüyaları uyandığımda asla
hatırlamıyorum sadece o iki detay aklımda kalan.
Pencerenin müdavimi sefil kumru ve
rüyamda ölü gördüğüm sonra bir d/okunuyorum bedene kavuşuyor ölü kumru sonrası
meçhul uyanıyorum.
Ve bir diğer detay dün geceden kalan:
Mavi selesi bisikletin ve mavi eteği
ve mavi beresi en sevdiğim arkadaşımın elbet dünde kalan ama yüzü olmayan.
Bayramda küsler barışır bilirdim
sevgili bayım aslında sevgisiz bayım ve hala küskünlüğüm dinmedi ve ben artık
ağlamıyorum ardınızdan hatta ağıtlar da akmıyorum gönlün perçeminde bir hüzün
bir mevsim bir kader bir keder ve esefle söylenmiyorum da çünkü hislerimin
hepsi öldü ve günlerdir kalemimle dargınım kendimle hepten kavgalı ve işte
demir attığım hiçlik okyanusu.
Var olmanın yolu nasıl ki duygulardan
geçiyor ve aklımın ambarında ben sadece boşluğu gagalıyorum asla da hoş
bulmuyorum.
Hoşnutlukla bakmayan siz.
Hoşgörüyle uzaklaşan bendeniz.
Hısım akrabayı da geçtim hasretin
dibine vurduğum ve bayramda dahi barışmayan kim varsa benimle en başta bendeniz
beni uzak kıldığım bana olan yakınlığı tuzak bellediğim ve gözlerden ırak bir
ömür sürdüğüm.
Hasmım olan ne çok insan varmış
meğer.
Daha dün ağlarken kadının biri
kahkaha atmaz mı ki en yakın komşum bildiğim.
Hüznümse resmigeçit yapmıyor ama
afaki olan hayallerimle de uzaklaştık birbirimizde ve günün akışkan sessizliği
güme giden bayramın tümü.
Hüznümü özledim ben.
Hüzünlü da olsam eski hüzünlü beni
özledim.
Ağlamayı özledim ve yok sayılmayı en
çok da benim yok saydığım ben olmanın verdiği o dayanılmaz ağırlık.
Keşke nefret edebilseydim pek çok
şeyden ve sizden ve duygusuzluğun mezarında geçen kaçıncı günüm güme gitmiş
güzelliklerden de yana bir serzenişim yok iken hüznümle iştigal olmalıyım ben
yoksa yaşamanın ne anlamı kalır ve nasıl yazarım ben?
Duygusuzluğumun kıvılcımlarından
doğan bir ateş değil bu yazdıklarım ve ben daha çok yanmalıyım ki pişmeliyim
keşke nefret edebilseydim sizden sizlerden en çok da kendimden.
Duyguların beni terk ettiği şu son
birkaç günde kaykıldığım her eksen bir evre adeta yüreği deşen ve hiçliğimin
teyakkuzunda bir içlik gibi giyinmişken hissizliği.
Benden nefret edenlere duyurulur ama
ben sizlerden nefret etmeyi bile becerememişken.
Lütfen duygularımı bana iade edin
yoksa asla yazamam bu saatten sonra.