GÜMÜŞ ANA
Gümüş ana,
benim gıyaben anam. Az sonra açıklamasını yapacağım.
***
En yakınlarım
hakkında pek söz etmem. Yazı da yazmam. Anam hariç. Onun nasıl bir anne olduğu,
2013 yılının anneler gününde bu sitede güne gelen Mektep Çocuğu adlı öyküde
yazılı. Anneler gününde anamı özlemle anarken bazı değerlerinden söz etmeden de
geçemeyeceğim.
Benim anamın adı Fadime. Deli Fadime de derler. Babamın köyüne gelin gelirken
köyün on beş kadar delikanlısı, köy çıkışında gelin alayının önünü kesiyor. “Köyümüzden
başka köye gelin gitmez,” diyenlerle gelini köylerine götüren diğer köyün
delikanlıları arasında istenilmeyen kötü olayların olacağını seziyor anam. Her
iki taraf da silahlı. Atın üzerindeki anam, yere iner inmez gelinin atını yeden
dayısının konçlu örme çorabındaki kamayı çekiyor. Güzel yüzünü perdeleyen al
tülü savurduğu gibi köyünün delikanlılarının üzerine yürüyor.
“Aşımı,
üstümü başımı siz mi verdiniz de bana sahip çıkıyorsunuz!” diye bağırıp, dalıyor
aralarına. Engel olmaya çalışan bir delikanlının koluna hışımla kamanın ucunu saplıyor.
Delikanlı acıyla feryat ederek kaçıyor. Fadime gelinin delicesine saldırışından
korkan delikanlılar çil yavrusu gibi dağılıyorlar. Gelin anam, elinde kamasıyla
yayan olarak beş kilometre ötedeki babamın köyüne geliyor. O yürekli hareketini
delilikle yoranlarca anama, “Deli Fadime” lakabı takılıyor.
Anacığım, haksızlara karşı aşırı derecede deliydi… Sevgisizliğe karşı deliydi… Terbiyesizliğe ve her türlü yamukluğa karşı deliydi… İkiyüzlülüğe ve sözünün eri olmayanlara karşı deliydi. Mala ve mülke zarar vermek isteyenlere karşı deliydi… Yüreksizlere karşı deliydi… Görgüsüzlüğe ve kirliliğe karşı deliydi. Okur yazar olmadığı halde bilgisizliğe karşı deliydi… Namazında niyazında bir kadın olduğu halde, dini ve dini kuralları çıkarları için kullananlara karşı deliydi…
Anacığımın deliliği, gurur duyulacak
bir deliklikti… Yitirdiğimde daha iyi anladım onun yürekli deliliğini…
***
Görmesem, bilmesem de uzak diyarlı
Gümüş anayı bir şiirle tanıdım. Meslektaşım olan oğlunun şiiriyle…
İki sene
önce “Anneler gününde” Facebook’ta bir şiir gördüm. Meslektaşım olup, yirmi
seneye yakın meslek hayatı sonrası akademisyen olarak görev yapan Profesör Dr.
Osman Gökçe’ye aitti bu şiir. Şiir yazmasam da güzel ve beni etkileyen şiirleri
kayda alırdım. Belki ormancılığa ait tatbikat veya seminerlerde görüşmüş olabileceğim
ya da sadece isim olarak tanıdığım meslektaşımın edebi yönünü az çok
biliyordum. Bu şiiriyle onun edebi yöndeki değerini de daha iyi tanımış oldum.
Şiirini ve anasının resmini paylaşmayı ve şiirle birlikte anasının resmini de
yazı ve yorumlar yaptığım bir edebiyat sitesinde, özellikle anneler gününde
yayınlamak istediğimi bildirip iznini istedim.
“İsmim
yazıldıktan sonra memnun olurum,” dedi meslek adabı gereği abim.
“İsimsiz
yayınlamam zaten olası olmazdı,” dedim. Şiiri ve resmi yayına verdiğimde
kendisine haber vereceğimi bildirdim. Yine memnuniyetini bildirdi. İnternet
üzerinden araştırma yaparak Osman beyin edebiyatçı kimliğini iyice tanımak
istedim. On kadar kitabının yayınlandığını ve pek çok makalesinin olduğunu
gördüm. Şiirlerini okuyunca, gerçek bir şair olduğuna inandım.
, Değerli
şair meslektaşımın güzel şiirini ve anasının resmimi yayınlayacağım ama kendisine; "Şiirini ve Gümüş ananın resmini Edebiyat Evi sitesinde yayınladım" diye bilgi vermem mümkün olmayacak ne yazık ki… Çünkü, kıymetli
meslektaşım, Profesör Dr. Osman Gökçe abimi bir yıl önce yitirdik. Şiirinin son
kıtasında söylediği gibi, kendisiyle birlikte anasını da yitirmiş oldu…
Rahmetli
Osman beyin şiirdeki son iki kıta özellikle etkiledi beni.
Felsefi
yönden yaklaşıldığında yaşayan insanın nazarında ama canlı ama cansız
her şey yaşıyor. Düşünüyorum da; yitirdiğim başta anam,
babam ve iki kardeşim olmak üzere ölen yakınlarım öyle veya böyle gözümün
önündeler. Yaşayanlarla bağlantı kurabiliyorum. Ülkemdeki ve dünyadaki birçok
kişiyi görüyor ve biliyorum. Sitede kalem oynatanları da öyle veya böyle
tanıyorum. Tüm bunların dışında, Atatürk de, Hazreti Muhammet de ve hatta Allah
da benim düşün dünyamdalar. Ülkem de öyle. Keza dünya da… Ben ölünce tüm bunlar
da ölecek. Birileri çıkıp, Allah’ı nasıl öldürürsün?” diyerek kızabilir bana.
Yahu, ben varsam Allah dahil her şey var. Bunu sadece ben demiyorum. Ömer
Hayyam da şu dizelerinde belirtmiş.
“Ben düşündükçe var dünya/ Ben yok, o da yok.”
GÜMÜŞ
Soydilimizde ÖK anadır. Tüm öksüzler yani anasızlar ve
tüm analar için bir şiir sunuyorum. Prof. Dr. Osman Gökçe
10.05.2020
Benim anamın adı Gümüş
Senem kızı Gümüş
Berit Dağı’nın eteğinde
Ericek’te
Ekinler göcekte
Kuzular meleşirken doğmuş
Yayla yolunda
Döl dökümü
Koyun kuzu emişirken
O da beni doğurmuş
Benim anamın adı Gümüş
Benim anam taze bir gelin
Başı Türkmen kalaklı
Kartal telekli renk renk
Elleri kınalı
Alnı altın dizili
Burma zülüflü
Yayla çiçeği kokulu
Yayla yanaklı
Benim anam taze bir gelin
Biz ikimiz aynı canı taşıyoruz
O bana kızmaz
Bana küsmez
Binbir ayıbım da olsa
Beni yine de sever
Benden bıkmaz
Benim anam ölmedi
O beni kimseciklere bırakmaz
Onun yaşam takvimi özel
Başkalarına benzemez
Ben ölmeden benim anam ölmez
Biz ikimiz aynı canı taşıyoruz
Osman Gökçe
Döndü Kızlar, Etki Yayınları, 2012, İzmir
Tüm annelerin, anneler gününü gönülden kutluyorum.
Veysel Başer.