Türklerin barbar
olmadığını tüm dünyaya o anlattı
Prof. Dr. Salih Yılmaz / Ank. Yıldırım
Beyazıt Üni. Tarih Bölümü Öğretim üyesi
30.07.2016
Halil İnalcık, hayattayken tarih ve bilim
alanındaki nihai amacını şöyle açıklamıştır: “Biz Avrupa’da Osmanlı hakkında
bilinen yanlışları düzeltmeye çalıştık. ‘Osmanlı ve Türkler barbardı, uygarlığa
hiçbir katkıları yoktur’ gibi düşünceleri düzeltmek için uğraştık. Ve bugün
görüyoruz ki Avrupa üniversitelerinde bizim yazdıklarımız okutuluyor. Öyle ise
muvaffak olmuşuz demektir.”
Hâlbuki Ankara’da Bilkent’teki dairesinde
daha birçok kitap yazma planı yapıyordu. Birçok öğrencisine yıllardır
biriktirdiği fişleri vererek onların akademik çalışmalarını yönlendiriyordu.
Aslında ciğerlerinden ufak bir rahatsızlık sebebiyle hastaneye yattığında
hepimiz “Geçer” diye düşünmüştük. Çünkü daha önce de bu tür sorunları
atlatmıştı. Fakat bu sefer öyle olmadı. Allah rahmet eylesin.
Tarih ile fizik arasında
100 yaşında hayatını kaybeden Prof. Dr.
Halil İnalcık, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi’nce dünyada sosyal
bilimler alanındaki sayılı 2 bin bilim adamı arasında
gösterilmiştir.
Prof. Dr. İnalcık, 7 Eylül 1916’da İstanbul’da
doğdu. Kırım göçmeni bir baba ve İstanbul hanımefendisi bir annenin çocuğuydu.
Babası 1905’te İstanbul’a geldiğinde tıpkı Kırım’da olduğu gibi bir kolonya
imalathanesi açarak işletmeye başladı. Fakat Cumhuriyetin ilanıyla Atatürk’ün
yakınındaki Tatarların da etkisiyle aile, 1924 yılında Ankara’ya taşındı. Halil
İnalcık bu sırada 8 yaşındaydı. İlk eğitimini geleneksel olarak ailesinden
almıştı. Babası Seyit Osman Nuri Bey ve annesi Ayşe Bahriye Hanım, birçok
zorlukla karşılaşmalarına rağmen Halil İnalcık’ın eğitimine çok önem verdi.
Halil İnalcık, ailesinin de teşvikiyle 1923-1930 arasında Ankara Gazi
Mektebi’nde ilk tahsilini yaptı. Babası Mısır’a gitmiş ve geri dönmemişti. Bu
nedenle annesi onu büyüttü. İnalcık, orta öğretimine Sivas Muallim Mektebi’nde
başladıysa da Ankara’da Gazi Muallim Mektebi’nde 1931 yılında tamamladı. Lise
öğrenimini ise o dönemde birçok öğrencinin yatılı olarak okutulmak için
seçildiği Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’nde 15 Eylül 1935’te bitirdi.
Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulunda fizik öğretmeni Nusret Kürkçüoğlu ve
tarihçi/edebiyatçı Abdülbaki Gölpınarlı’dan oldukça etkilenmişti. Fiziği
sevmesinin nedenini çoğu zaman mühendis gibi düşünmesine bağlamıştır. Tarih ile
Fizik arasında gidip geldiğini dile getiriyordu. Balıkesir’den mezun olunca
artık öğretmen olmuştu. Fakat okuldaki başarısı ve kitaplara ilgisi
öğretmenlerinin dikkatini çekmişti. Yeni kurulacak DTCF için önceden öğrenciler
seçilmesi talimatı verilmişti. Halil İnalcık da seçilen bu öğrencilerden
birisiydi. Fakat bunun için imtihana girmesi gerekiyordu.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk,
Ankara’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (kısaca DTCF),
adıyla özel görev yüklediği bir bilim merkezi kurmuştu. Atatürk’ün amacı Türk
dilini, Türk tarihini ve Türk kültürünü derinliğine araştırabilecek bir yüksek
eğitim kurumu oluşturabilmekti. TBMM tarafından 14 Haziran 1935’te kabul edilen
bir yasayla kurulan, 1936 yılında 195 öğrenci ile öğretime başlayan Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinin 31 numaralı öğrencisi de Halil İnalcık’tı.
İnalcık’ın fakültedeki şansı, hocasının
Fuat Köprülü olmasıdır. Fuat Köprülü 1941 yılı eylül ayına kadar fakültede
görev yaptı. Tabiatıyla Köprülü’nün bütün öğrencileri şanslıdır ama hayatın
verdiği şansı kullanmak biraz da kişilerin gayretine bağlıdır. Bu şansı
kullananlar arasında Halil İnalcık’ı hatırlamak lazım. Mustafa Akdağ, İbrahim
Kafesoğlu, Osman Turan da fakültenin ilk mezunlarıdır. İlk talebeler 28 Mart
1940’da mezun oldular.
Halil İnalcık, 1936’da eğitime başlayan
DTCF’de Yeniçağ Tarihi Kürsüsünde Muzaffer Göker, Şemsettin Günaltay, Fuad
Köprülü vd. hocalardan ders almıştır. 1940’ta mezun olan İnalcık, Timur
üzerinde hazırladığı bir seminerle Fuad Köprülü’nün dikkatini çekmiş ve
Köprülü’nün tavsiyesiyle DTCF Yeniçağ Kürsüsü’ne 30 lira maaşla ilmî yardımcı
tayin edilmiştir. İlmî yardımcılardan aynı tarihte tayini yapılanlar arasında
fakültenin ilk mezunlarından Halil İnalcık (Tarih), Cahit Kınay (Arkeoloji),
Şerif Baştav (Hungaroloji), Muhaddere Özerdim (Sinoloji), Nimet Dinçer-Özgüç
(Arkeoloji), Emin Bilgiç (Eski Çağ Dilleri), Kemal Balkan (Sümeroloji) ve
Firuzan Kınal (Eski Çağ Dilleri) bulunmaktadırlar. Mehmet Altay Köymen de aynı
senenin sonunda (30 Kasım) ilmi yardımcı olarak atanmıştır.
Arşivlerde sabahlardı
1942’de “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” adlı
teziyle doktor oldu. Bu tezini 2 yıl gibi kısa bir sürede yazmıştır. Tezi tüm
bilim camiasında büyük bir yankı uyandırdı. Hatta Bulgaristan elçiliğinden bir
heyet özellikle fakülte dekanı Enver Ziya Karal’ı ziyaret ederek bu tezin
Balkan tarihinde yeni bir ufuk açacağını dile getirmişlerdir. 28 Nisan 1942’de
Yeniçağ Kürsüsü’nde asistan olan İnalcık, 15 Aralık 1943’te “Viyana’dan ‘Büyük
Ricat’e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı” adlı teziyle doçent olmuştur. Halil
İnalcık ile Osman Turan aynı gün doçent olmuşlardır. İnalcık, 1945’te DTCF Arap
Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Şevkiye Işıl hanımla evlenmiş ve bu evlilikten
Günhan adlı çocukları olmuştur.
İnalcık, Fuad Köprülü’nün de
yönlendirmesiyle araştırma sahasını doktora tezinden itibaren Osmanlı
İmparatorluğu’nun sosyal ve ekonomik meselelerine yoğunlaştırmıştır. Osmanlı
Devleti tarihini yazmak ve gerçekçi bir tarih ortaya koyabilmek için arşivlerde
sabahlamıştır.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, kurulduğu
ilk yıllardan itibaren Atatürk’ün ilgisine mahzar olmuştur. Atatürk’ün sık sık
fakülteyi ziyaret ettiğini biliyoruz. Hatta bir kısım kabiliyetli talebeler
daha fakülteden mezun olmadan yabancı dil öğrenmeleri için yurtdışına
gönderildiler. Merhum Halil İnalcık da İngiltere’ye gönderildi. 1949’da
gönderildiği İngiltere’de British Museum, Public Record Office’te araştırmalar
yaptı. İngiltere’den 1 Şubat 1951’de Türkiye’ye dönen İnalcık, 2 Haziran
1952’de “Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği” teziyle
profesör oldu.
1953-54 ders yılında Columbia Üniversitesi
School of International Affairs’a ziyaretçi profesör olarak çalıştı. 1956-57’de
Rockefeller Vakfı’nın bursuyla Harvard Üniversitesi’nde “research fellow”
olarak bulundu. 1957’de Türkiye’ye dönen İnalcık, üniversitede Osmanlı, Avrupa
ve Amerika tarihi, İdari Teşkilât Tarihi, Devrim Tarihi derslerini verdi.
1960’ta İsrail İbranî Üniversitesi’nde çalıştı. 1961-1962’de yedi ay kadar
Beyrut’ta bulundu. 1967’de Münih, Princeton ve Pennsylvania üniversitelerinde
misafir profesör olarak dersler verdi.
İnalcık, 1972’de DTCF’den emekli olmuştur.
1972-1992 yılları arasında Amerika’da çalıştı. 1972-1986 yılları arasında
Chicago Üniversitesi tarih bölümüne çalışmış ve 1986 yılında ikinci kez emekli
olmuştur. 1989’da eşi Şevkiye Hanım’ı kaybetmesinden sonra bilimsel
çalışmalarını Türkiye’de devam ettirmeyi kararlaştırdı. 1990-19992 yıllarında
Harvard ve Princeton üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler verdi.
Halil İnalcık, 1993 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde devam ettiği
akademik çalışmalarını ölüm günü olan 25 Temmuz 2016 tarihine kadar devam
ettirmiştir.
Türk tarihinin medeni yüzü
Halil İnalcık’ın dört uzmanla birlikte
hazırladığı “An Economic and Social History of Ottoman Empire” adlı eseri dünya
üniversitelerinde el kitabı olmuştur. İnalcık, bu eserle, Osmanlı Türk
tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıttıklarını dile getirmiş ve bununla iftihar
ettiğini söylemiştir. Halil İnalcık, hayattayken tarih ve bilim alanındaki
nihai amacını şöyle açıklamıştır: “Biz Avrupa’da Osmanlı hakkında bilinen
yanlışları düzeltmeye çalıştık. “Osmanlı ve Türkler barbardı, uygarlığa hiçbir
katkıları yoktur” gibi düşünceleri düzeltmeye çalıştık. Ve bugün görüyoruz ki
Avrupa üniversitelerinde bizim yazdıklarımız okutuluyor. Öyle ise muvaffak
olmuşuz demektir.”
İnalcık, Türk tarihçilerine şu öğütlerde
bulunmuştur: “Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki
daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim
lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya
yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul
ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.”
İnalcık’ın Türkiye sevgisi hiçbir şeyle
karşılaştırılamaz. O hep vatanının ve milletimin yanında olmuştur. Bu konuda
kendisine, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorulduğunda şu
cevabı vermiştir: “Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik
düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan
ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını,
ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya
çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”