KÖKÜNDEN KOPARILAN ÇINAR
Osmanlı’nın sembol ağacı çınar. Uzun ömürlü bir ağaç bu. Kendisine böyle uzun
ömürlü ağaç olan çınarı sembol olan bu büyük devlet onun gibi uzun yıllar yedi
kıtaya yayılmış, köklerini dünyanın dört bir yanına salmıştır.
Osman Gazinin rüyasından neşet etmiştir bu sembol. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e
olan saygısından dolayı uykusuz kalan bu büyük insanın büyük rüyasıydı ilham
kaynağı.Rüyasında göğsünden çınar ağacı filizi çıkar Osman beyin. Sonra büyür,
büyür, büyür, gökyüzünü kaplar.
Bu çınar İslam’ın bayraktarı Devlet- Ebed Müddet olan Osmanlı Devlet-i
Aliye’sidir. Bu yüce devlet ila’y-ı Kelimetullah davasındadır. Büyük gayeye
hedeflenmiştir. Şeyh Edebali’nin yorumuyla müjdelenmişti Osman Bey.
İşte bu ulu çınar altı yüz yıl büyüyüp kökleştikten sonra köklerinden
koparılmak istendi. Bu hain plan yürürlüğe konuldu. Önce içte iş birlikçiler
ayarlandı. Modernlik adına özgürlük adına yola çıktı bu iç düşmanlar. Dış
düşmanların işbirlikçileri bütün planlarını onlardan aldılar. Stratejileri
dışarda yapılıyor, içerde uygulanıyordu.
Öncelikle kendine güveni sarsıldı bu milletin. Sonra batıya çevrildi
projektörler. Batı ki doğunun ezeli düşmanıydı. Doğuyu temsil eden Osmanlı. Bu
büyük çınarı devirmek için düşmanlar el ele verdiler. Oryantalizmin hedef
aldığı büyük çınardı o. Emperyalizmin sömürüsü önünde tek engel oydu
çünkü.
Bunun için de koca çınarın yıkılması lazımdı. Bunun için de en güçlü yeri olan
kökler hedef alınmalıydı. Önce koca çınarın büyük devasa dalları koparıldı.
Sonra öldürücü darbe ağacın köklerine vuruldu. Bu da dil meselesiydi. Büyük
imparatorluk dilinden mahrum bırakıldı. Dilde tasfiye hareketleri halkların
ortak iletişim aracını ortadan kaldırdı.
Önce milliyetçilik fikirleriyle imparatorluk unsurları birbirinden ruh ve mana
olarak ayrıldı. Sonra büyük Osmanlı dili ortadan kaldırılmaya başlanıldı.
Türkçülerin Türkçecilik saplantısı bu hareketin ilk basamağıydı. Ardından harf
devrimleri başladı. Önce kuşa çevrilen dil sonra alfabe değişikliğiyle öldürücü
darbeyi aldı. Koca bir kültür hazinesi bir daha kullanılmamak üzere yer altına gömüldü.
Şimdi hazinenin gömüldüğü yeri ne bilen var ne gören. Hele hele gömüyü
hatırlamak bile yasak. O büyük hazineyi araştırmak ihanetten öte bir suç
sayılmakta. Osmanlıca tartışmalarına bu gözle bakmakta yarar var. Aksi halde ne
olup bittiğini anlamak imkansız olacaktır.
Batının gönüllü köleleri öze dönüşe şiddetle karşı çıkmakta, içinde
bulundukları yabancılaşmadan memnun görünmektedirler. Atalarını tanımayan,
köklerine yabancı bu millet ne doğulu kalabilmiş, ne batılı olabilmiştir. Ne
deve ne kuş olduğuna karar veremeyen devekuşu misali ortada kalakalmıştır.
Ahmet Kemal