Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 26.05.2022
Okunma Sayısı : 1405
Yorum Sayısı : 1

DÜNYANIN  İLK  YAPAY  DİLİ ( LİSANI )  BİR TÜRK’E  AİT: BÂLEYBELEN—2. BÖLÜM--

Geçen  bölümde  16.  Yüzyıl  mutasavvıf/şairlerinden  Muhyî’nin  dünyanın  ilk  yapay  dilini  oluşturduğundan  bahsetmiştim.

Muhyî’nin  ilk  amacı  farklı  inançları   ayinleri  hatta  doğrudan  doğruya  devletin kabul  ettiği  inanç  ve  siyasete  ters  söylemleri sebebiyle  baskıya uğrayan  ve  hatta  öldürülen  insanları  (  tabii  ki  arada  kendisini  ve  tarikatını ) korumaktı.  Bu  yapay  dil  sayesinde  kendilerinden  olmayan  hiç  kimse  onların  ne  konuştuklarını  ne  yazdıklarını  anlamayacak  böylece  de hem  tarikatın  sırları  herkesin  elinde  dilinde  dolaşmayacak  hem de  kimse  bir  şey  anlamadığından  herhangi  bir  şeyle  suçlanmaları  mümkün  olmayacaktı.

Ancak ilerleyen  zamanda  Muhyî  kendi  icat  ettiği  bu  dile  dinî  bir  hava  da  ekledi.

Evet.. İnsanlar  yer yüzünde  farklı  diller  kullanıyorlardı. Ama  kullanılan  bu  lisanlar  Yüce  yaratıcının  kullandığı  lisan  değildi. İnsanların  kullandığı  dil  Allah’ın ( C.C)  dili  değildi.  Ama  öte  taraftan Allah’ın (C.C.)  Hz.  Adem  ve  eşi  Havva  ile  konuştuğu  İlk  insan  olan  Adem  ile  Havva’nın  bir  lisanı  olduğu  da  bilinen  bir  gerçekti.

Muhyî  ‘’ Bâleybelen ‘’  adını  verdiği  ve  kendi  icadı  olan  bu  dil  için ‘’  ben  yazmadım.  Bana  yazdırıldı.’’  Demeye  başladı.  Yani  daha  da  anlaşılır  bir  şekilde  söyleyecek  olursak  bu dilin Allah  ile  Hz.  Adem  arasında iletişimi  sağlayan  dil  olduğunu  iddia  etmeye  başladı. İnsanlar  böylece  artık  Allah’ın  dili  ile konuşacaklardı.

Öte  taraftan  Osmanlı  Devleti  oldukça  fazla  milleti  bünyesinde  barındıran  bir  devletti  ve  bu  devlette  yaşayan  insanlar  birbirlerinin  dilini  anlamıyorlardı.  En  azında  bu  çok  geniş  coğrafyada  insanların  hepsinin  birbirlerini  anlayabilecekleri  ortak  bir  dil  neden  olmasındı?

Muhyî  ömrünün  son  yıllarını  bu  dilin  gramerini  ve  lügatini hazırlamakla  geçirdi.

Bizzat  kendisi  Bâleybelen  için  şunları  söylüyordu: 'Öyle müstakil bir dil icat ettim ki, böylesini âdemoğlu yaratmadı. Türkçe ve Farsçayı bu dile aktardım. Arap dizilişiyle bu binayı sağlamlaştırdım. Adını Bâleybelen koyduğum bu dilde on konu tertip edildi. Her ilimde fazilet sahiplerinin aşamadıkları yüz meseleyi yetkince yazdım. Hak ehli birçok eser meydana getirdiler, ama hiçbiri böylesini meydana koymuş değil”

Bâleybelen Türkçe, Arapça ve Farsça gibi farklı ailelere mensup birbirinden çok farklı dillerin özelliklerini bir araya getiriyordu. Temel gramer Arapçadan alınmış, cümlenin ögelerinin sıralanışı ona benziyor ama biraz daha basitleştirilmişti. Söz varlığını ise ağırlıklı olarak Türkçe ve Farsçadan alıyordu. Öte yandan Türkçe gibi eklemeli bir dildi. Bir isme ya da fiile ek getirerek yeni bir sözcük yaratmak bu dilde de mevcuttu. Ünsüz düşmesi özelliği de Bâleybelende bulunan özelliklerden birisiydi.

Baleybelenin ilginç yanlarından biri de aynı sözcüğün zıt anlamları da karşılamasıydı. Örneğin 'cevn' sözcüğü hem siyah hem de beyaz anlamına geliyordu.

İşte bazı Türkçe kelimelerin Baleybelen'deki karşılığı:

Aşık: Set

Ekmek: Betem

Gölge: Şal

Nefes: Ad

On üç: Cilyâ

Kapak: Sedâb

Avcı: Gîrtâv

Okçu: Demcen


Muhyî 1608’ de  ölünce  müridlerinin  büyük  çoğunluğu  yeni  bir  dil  yaratmanın  Allah’a  şirk  koşmak  olduğunu  söylemeye  başladılar  ve  bu  dili  kullanmaz  oldular. Müridler  kullanmayınca  zaten  halk  tarafından  da  kullanılmayan  bu  dil  unutuldu  gitti.  Ta  ki  Fransız ihtilali  dolayısıyla  adını  çok  iyi  bildiğimiz Jean Jacques Rousseau’nun  Halep’te  bu  eserle  karşılaşmasına  kadar.

Pek  çok  dile  aşina  olan Jean Jacques Rousseau  Baleybelenin  dilini  hiç  bir  dile  benzetemez.  Bunun  üzerine  eserin  ilk  sayfasının  kopyasını  Almanya  elçilik  ateşesi  ve  Osmanlı  tarihi  konusunda  uzman  bir  kişi  olan  Hammer’e  gönderir.  Ancak  Hammmer  de  işin  içinden  çıkamaz.

Nihayet eser, Oryantal Diller Okulu dil bilimcisi Silvestre de Sacy'e ulaştırılır. Sacy, yaklaşık 8 yıl sonra eserin bir başka nüshasına İmparatorluk Kütüphanesi'nde yer alan doğu yazmaları koleksiyonunda rastlar ve eser üzerindeki çalışmalarına başlar.

Ona göre Baleybelen, yeryüzünden silinmiş bir kavme ait ya da Kabalizmi temsil eden bir dildir. Aynı zamanlarda, oryantalist Alessandro Bausani, eserin yazıldığı dili "ilk yapay dil" olarak tanımlar.

Böylece  Bâleybelen  bir  lez  daha  tüm  gizemiyle  unutulmaya  terk  edilir.

Türkiye'de, ilk olarak 1966 yılında Mithat Sertoğlu, "Hayat Tarih" adlı dergide yayımlanan "İlk Milletlerarası Dili Bir Türk İcat Etmişti" başlıklı yazısında Baleybelen'e değinir.

 Ancak  Baleybelenin  tam  anlamıyla  gün  yüzüne  çıkması  için  bir  kırk  sene  daha  beklemek  gerekecektir.

İstanbul Üniversitesi Eski Türk Edebiyatı profesörlerinden Mertol Tulum'un öğrencisi olan Mustafa Koç Bâleybelen ile ilgili olarak 2001 yılında başladığı çalışmasını 2006 yılında tamamlar ve "Baleybelen/İlk Yapma Dil" isimli 751 sayfalık kitabını yayımlar.

Peki  dünya  üzerinde  başka  yapay  diller  de  icat  edilmiş midir?

Evet.  Başka  yapay  diller  de  icad  edilmiştir.  Hatta  Gülşeni’nin  Baleybeleni  ortaya  çıkıncaya  kadar dünyada  ilk  yapay  dil  olarak  kabul  edilen  ve  adına  Volapük  denen  bir  yapay  dil  vardır.  Bu  dil 1879  Yılında  Alman  papazı  Johan  Martin  Schleyer  tarafından  icad  edilmiştir.

Baleybelen  nasıl  ki  Arapça- Farsça  Türkçe  karışımı  bir  dil ise  Volapük  de  İngilizce  ve  Rumence  karşımı  acayip bir  dil  olmuştur.

Ancak?

Ancak  yer  yüzünde  bu  güne  kadar  gelmiş  geçmiş  en  popüler  yapay  dil  Polonyalı  bir  doktor  olan  Ludwig  Lezjer  Zemanhof  tarafından  icad  edilen Esperanto  dili  olmuştur.   Bu  dil  uluslar  arası iletişim  için  hazırlanan  bir  dil  olup  İngilizce-  Fransızca  ve Portekizcenin  ağırlığı  kendisini  hissettirir.  İlginç  olan  ise  bazı  toplulukların  bu  dili  anadil  olarak  benimsemesidir  ki  Avrupa’da  halen  1.5  Milyon  civarında  insanın  bu  dili  kullandığı  bilinmektedir. [ Esperanto  dili  oldukça  ilginçtir. Çünkü tüm  dünyayı  etkilemiştir.( Osmanlı  da  dahil ) Bu arada  Esperanto  dilinin  kurucusu Zemanhof’un  kızının  Bahailiğe  geçmesi  ve  Ayetullah  Humeyni’nin  bu  dili  öğrenmeyiş  teşvik  etmesi  de ayrıca  ilginçtir. ) Bu  konuda  da  ayrı  bir  yazı  yazmayı  düşünüyorum. ]

Ha  bu  arada..

Game  Thrones  adlı  dizide  kullanılan Valyrian ve Dothraki dilleri de  yapay  dillerden  olup  mesela  Dothraki dilinde  1700  kelime  vardır.  Ama bir  film  için üretilen  yapay  dillerin  babası  hangisidr  biliyor  musnuz?


Yüzüklerin  Efendisi  film  serisini  seyrettiniz  mi  bilmem.

İşte  o  filmde  kullanılan  Elf  dili  yapay  diller  içinde  en  çok  kelimeye  sahip  olan dildir.   

‘’Amaaan  ya  bir  film  için  düzenlenmiş  kıytırık  bir  dil  işte.’’  Dediğinizi  duyar  gibiyim.  Ama  hiç  de  öyle  değil.   Ünlü  dil  bilimci  John Ronald Reuel Tolkien tarafından  uydurulan  Elfçede 25.000  kelime  bulunmaktadır  (  Oysa  bizim  Bâleybelende  10.000 kelime  vardır. )

BİTTİ.

( Dünyanın İlk Yapay Dili ( Lisanı ) Bir Türk’e Ait: Bâleybelen—2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.