Şükretmek ki
ilaçtır, zemzem iner buluttan;
Akiller ilham alır, elbet de nasihatten.
Her bulut
yağmur sanma, bazı gölge ve ihsan;
Menfaatte
ne varsa, onu anlıyor insan.
Hayat taze
tay gibi, koşarken önümüzde;
Dürüstçe
nefes almak, zor olmuş günümüzde.
Rotalar
garba dönmüş, şaşmış kıbleler şaşmış;
Nasıl da
ego şişmiş, nefis bendini aşmış.
Kuran’a
bitmiş saygı, inanç ayaklar altı;
Müslümanız
diyerek, yer olduk her tür haltı.
Başlar
türbanlı amma, açılmış kalça sine;
Söz etsen
dinlemezler, çok çalışmış dersine!..
Kimi
rahatça döktü, salatalık biberi;
Dağıt deriz
bin kelam, yok mu hayrın değeri!..
Gazete köşeleri,
yağlanmış yalan dolan;
Baktım dürüstçe
yazan, kalmamış vahdet talan.
Ah ne desem
yetersiz, bencillik yapmış tavan;
Bize sabretmek
kaldı, ömrümüz zaten yavan.
Yine de
umutluyum, doğruyu görür insan;
Sevdikçe güzelleşir,
ettiğimiz her lisan.
Şimdi biraz
kendimle, dip dibeyim iç içe;
Talibim yok olmaya, talibim hiçten hiçe.
Yürek
atlıkarınca, kağnı gibi bedenim;
Her koşul
ve şekilde, işte bu beden benim.
Ben zaten
bir Âdemim, şu âlemin içinde;
Âlem
dergâhın kurmuş, zaten âlem içimde.
Âdem
Efiloğlu