''Dünyadan kurtarabildiğim bir tek
kelime bile yok
Oysa şiirin de nedenleri vardır
Tıpkı aşk gibi, kendimizden kurtarmak
için kalbimizi,
İnsan sevdikçe kurtulur ya kalbinden,
Çiçek ayrı büyümek ister bahçeden,
Şiir de kurtulmak istiyor kelimelerin
Şehvetinden, şiddetinden,
inceliğinden…’’(Alıntı)
Matbudur yalnızlık eşek sıpasıyım
belki de: ömrün devasa çiftliğinde saklı bir sayacım belki de ahırdaki saman ve
sapla samanı ayıramayanlardan yanadır can sıkıntım.
Gün devindi.
Yer yarıldı.
Kubbe ise sakit oldu bu hengâme ile
başa dönmenin verdiği mahmurluk ve gün yüzlü bir şiir dilediğim Tanrıdan ve
işte olan oldu geceydi mehtapla kırıştıran benimse yüzü kırışık bir ömrü
şimdiden tehir ettiğim ve delişmen yürekte saklı matemim ile bir bir sektiğim
şiirin ve aşkın hicretinde ve de bitimsizliğin hicretinde.
Hazan mahsulü.
Yol dönüşü.
Mevsimsiz bir sağdıç aşka köle olmuş
derviş ve yitiminde ömrün tırnaklarımla kazıdığım hayata koyduğum o devasa
ayraç ne de olsa bir alıntı mahiyetindedir çalınmış sözcükler bense sözlüğü
baştan yazıyorum bir hışımla gidip geliyorum içimdeki dehlizin karartısından
alamayıp da gözümü…
Hiç mi hiç alınmadığım kadar aşikâr
isyan ediyorum her refüze edildiğimde insan ikliminde bazen ağaç bazen yaprak
bazense toprak kokusuna yenik düştüğüm ve hayat artık cezbetmiyor beni gerçi
üzerimdeki ölü toprağını da atamıyorum ama ve aralıksız toprak ve sözcük yiyip
tüketiyorum sermayeyi.
Minyatür bir heykel gibi dikilesi
aşkın uzantısında saklı nidalar özlem dolu yürekte saklı keramet ve uzağındayım
hayatın ve de ta içinde çünkü ben hem şiirim hem yalnızlık hem şehir hem de
uzaktaki her köydür denk düştüğüm yaptığım denkte saklı çeyizim ve saydam ruhum
ve sarayındayım sözcüklerin.
Sandığımdan da fazlasındır sen,
bilirim insanın içinde kalan ukdeler nasıl da dokunursun yüreğine tinine titiz
bir nakkaş gibi ve söylenceler bazen kıkırdar ya da insanlar seni hor görürler
bense her gördüğüme her duyduğuma inanırım, Kafka.
Bir muadilim var ya da yok.
Müdavimi olduğum duyguların da hız
kesmediği bir aparat saklı içimde ve depara kalktığım kadar ayrıntılarda
yaşamayı seviyorum.
Yazmanın bin bir hali ve yazgının
ikbali, Kafka...
Mevsimin mentolü ve içime yağan
Haziran yağmurları belki de Hazirana müteşekkir olmalıyım ne de olsa yaz
çocuğuyum ben illa ki eline ve yüreğine kıymık batan bazense bir diken olup da
sevdiklerimi yaraladığım düşüncesi hâsıl olan ve sevdiklerime toz
konduramadığım kadar hüznümü içimde yaşadığı.
Yalnızlık denen mıntıka ve ebegümeci
fısıltılar bazen suskun bazen bitkin bazense şişkin bir karın ardı ardına
içtiğim sözcükleri blendere koyup karıştırdığım ama illa ki tok karnıma
içmeliyim ben sözcüklerden elde ettiğim karışıma biraz da zehir ve gözyaşı
katmalıyım kısaca canım illa ki yanmalı ve cinnet noktasında firar ettiğim o
boş beyaz ve saydam sayfa yeter ki yeterli olmadığıma inanıp kendi canımı illa
ki ben yakmalı iken…
Hüzün bir redif.
Şiirlerse ayraç.
Şiirler mezem öyküler yazgım ve
denemelerim duygularımı fırına verdiğim ve ihlal edilmeli de illa ki sinirlerim
ve sınırlarım.
Bir bukalemunum ben, Kafka ve gece
gelen hüzün nöbeti günü çoktan postaladım uzay boşluğuna ve de eşlik eden
yüzlerce cümle kurduğum kundurama kum dolmuşçasına dünde kalan şarkıları
hasretle ve hararetle andığım.
Düş ikliminde seker benim sakar
yüreğim ve hep de sayarım sondan başa ve ben illa ki yoklamada ön sırada
olmalıyım teşrif eden öğretmen ve müfettiş de onaydan geçirmeli varlığımı: eh,
o kadar kusur Kadı Kızında da olur hani. Ben ya öğrenci olup bilgiyi içime
çekmeliyim ya da öğretmen olup kâinatı kucaklamalıyım gerçi an itibari ile
ikisi de imkânsız gözüküyor ama ve ben yalnızlığımın ve basiretsizliğimin
acısını kalemden çıkarıyorum bazen çıbanbaşı bir duygu günü yöneten elbet söz
geçiremediğim kaderim ve gelemediğim bir makamla iştigal iken görünen köy de
kılavuz istemez hani.
Hiçlik makamına talip bir zerreyim
ben şahlandıkça duygular…
Varla yok arası olsa da varlığım hem
göze batmışımdır hep de demiştir büyüklerim; yıldızımın düşük olduğunu oysaki
sevinçlerim ve hayallerimdir düşük yapan ve düşkünlüğüm sevgiye ve hoşgörüye ve
samimiyete ve işte yıldızlar çakıyorum gözlerimden bazense çemkiren iblise
verip veriştiriyorum.
Nazenin bir yorgunluk.
Bedensel taarruz ve işte elimde asam
yüreğimde esen asi rüzgâr ve ben çıktım yola bir kere ve başım sıkıştıkça sana
yöneliyorum, Kafka ve senin sessizliğin ama yaşayan ruhunla hemhal olmayı
seviyorum ben de senin gibiyim asla haz etmedim birilerinin egemenliğinde
olduğumu bu yüzden de meslek hayatımda pes ettim ve en sevdiğimdi işte verdiğim
bilmem kaç istifa dilekçesi ile izafi özgürlüğüme kavuşmanın meali elbet
çalıştığım mekândan firar edip de kendimi dışarı attığımda şen kahkahalar
attığım çok da komik aynı zamanda neden dersen:
Kimse başıma silah dayamamıştı onca
sınava girip de başarı grafiğinde üstte bir noktada olmam ve yeni mezun bir
genç olarak CEO ların ve onca insanın gözünde makbul bir yerde olduğumu
bilmekti beni heyecanlandıran ama bal arısı gibi her çiçeğe konmalıydım mesleki
formasyonda donanımlı olduğum kadar analitik zekâmla da fark attığım güzel bir
gelişimdi ve işte hem kariyer odaklı çalışma hayatım hem de maddi anlamda
yüksek rakamlara denk düşen maaş çekim.
Kalabalık bir yalnızlığım da olmadı
mı bir ömür?
Girift sıkıntılar duygusal yapımı
sonlandırıp mantık çerçevesinde yaşamanın ve çalışmanın nesi mi kötüydü?
Aralıksız ihbar etmem gereken bir iç
sesim vardı madem ve baskın çıkan dış sesle hasbıhal etmem en büyük gafım ve
hatamdı.
Yüzlerde insan çalıştığım plazalarda
iş hacmi geniş ve önü açık bir platform ve ben aldığımın eğitimin hakkını
verirken bir yandan da dostluklar kurmaya çalıştım elbet her biri de fiyasko
ile sonlandı.
Gecelerse hep sığınağım oldu.
Yazmaya başlamadan evvel de hep
sığındım gecelere ve sabahın ilk ışıkları ile yola düştüm aştığım onca yol
verdiğim emek ve hayal yüklü dünyam ve ben bir şekilde hayallerimi de gerçek
kıldığım mesleki anlamda olsun yeniden döndüğüm üniversite hayatım olsun en son
tercihimi ise akademik kariyer yapmaktan yana kullanmışken.
Bir falso benim hayatımın özeti ve nemalandığım
her insan her bilgi.
Sapkın ya da rotadan çıkmış
insanların uzağında kaldım bir ömür ama nerede sıkıntı ya da bela varsa geldi
buldu beni.
Son olarak, Kafka, kendimle verdiğim
mücadelede çok yol kat ettim bazen ölümü fazlaca irdelediğim de doğrudur ve de
bu dünyadan göç etmek istediğim ama her seferinde yaşama sevincim ağır bastı ve
mantalitemi illa ki doğru istikamete konumlandırdım.
Hali hazırda yarı zamanlı bir işte
çalışıyor olabilirdim en azından aldığımın eğitimin hakkını verip ve bilek ve de
zihin gücümle hayatıma bambaşka açılımlar getirebilirdim bu bağlamda yazarak
pek çok yarım hikâyeyi kendimce tamamlıyorum.
Öznem ve özlemim de hep arayışım
içime dönük ama asla baştan savma olmayan zaten iştigal ettiğim her ne olursa
olsun hakkını vermişimdir yaptığım işin ve de sevginin.
Çağın gerisinde olduğumu düşünüyorum
diğer yandan ve muhafazakâr kimliğimle bambaşka bir asırda kanat açıyorum ben
hayata ki kuş bakışı gözlemlediğim kadar nabzını da tutuyorum pek çok şeyin ama
canımı en acıtan; nabzını alamadığım insanlık bazen de kalem öylesine tekliyor
ki ve ben her şeyi baştan kurguluyorum ve kurcalıyorum da elbet albenisi ömrün
ve yaşama sevincimi de bir şekilde koruduğum tıpkı kendimi gölgelerden korumak
gibi ihmal ettiğim de ne çok şey var hani hayatta bu yüzden devamı gelecek
mektuplarımın ve ulağım iken hayaller ve umut ve ben aşkın ve inancın
uzantısında sağlam bir yerde sevdiğim kale’mde kalem’imle yaşamanın verdiği
huzurla geçici de olsa sayısız çözüm buldum hayatta yaşadığım onca sıkıntıya…