2002 yılıydı. Oğlum evimizin karşısındaki caminin yoldan görünen arka bahçesinde, hareketsiz yatan, açık sarı renkte bir kedi görmüş, bana haber verdi. Kedi sepetini yanıma alarak aşağıya indim ve apartman kapısında bekleyen oğlumla birlikte camiye gittik. Arka bahçeye geçmek için izin istedik.
 
Kedinin kafası şişmiş, boynu kaskatı kesildiğinden dolayı yana doğru eğrilmişti. Zor nefes alıyordu. Sepete yerleştirerek veterinerin yolunu tuttuk. Hekimin dediğine göre hayvancağızın bütün vücudunu iltihap sarmış. Serum verildi; antibiyotik ve vitamin içeren iğneler yapıldı. Bir şey yiyecek durumda olmadığından, dönüş yolunda rastladığımız bir eczaneden bebek toz maması, biberon, büyük şırınga ve ayrıca, neredeyse kapanmış gözleri, tıkanmış kulakları ve burnu için damlalar aldık.
 
Ağustos sıcağına aldırmadan, iki günde bir kliniğe gidiyorduk. Aradan geçen bir buçuk aylık süre zarfında kedinin iltihabı kurumuş; nefes alışı normalleşmiş; ayaklanmıştı ama sol tarafa eğrilen kafası ilk bulduğumuzdaki gibiydi. Veteriner hekim, kafasının düzelmeyeceğini, bundan sonra hayatına o şekilde devam edeceğini söylediği için biz de onu öyle kabul etmiştik.
 
Adını Eğri Boyun koyduğum kedi ev hayatına bir türlü alışamamıştı. Kaçmak için yer arıyordu. Daire kapısını açıp kapatırken devamlı tetikteydik. Kendini sokağa atar diye, o sıcaklarda pencereleri sürekli kapalı tutuyorduk.
 
Tedavi süresi bitmiş; yiyip içmesi normalleşmişti artık. Niyetim on beş gün daha bakıp onu özlediği sokağa kavuşturmaktı ama Eğri Boyun bütün dikkatimize rağmen bir punduna getirdi, kapıdan kendini dışarı atıp sokağa kaçtı. Hemen arkasından koşup çevrede aramamıza rağmen bir sonuç elde edemedik. Komşulara, esnafa, kafası sol yana doğru eğik bir kedi görürlerse bana haber vermelerini tembihledim.
 
Birkaç gün sonra, iki bina ötemizde oturan komşu kadın zile bastı ve aşağıya inmemi rica etti. Apartmanın girişinde selamlaştık. “Hayrola?” dedim. Elinde kocaman, siyah, naylon bir poşet, yüzünde zoraki bir gülümsemeyle, “Kedini buldum.” diye cevap verdi. O cevval kedinin poşet içerisinde hareketsiz duracağına inanmadım tabii ama ağzını açtığı poşetin içine bakmaktan da kendimi alamadım.
 
Bal rengi bir kedi hareketsiz şekilde yatıyordu. Oysaki kaçan kedinin tüyleri açık sarıydı. Ne kadar “Bu aradığım kedi değil. Aldığın yere bırak bunu.” diye ısrar etsem de, o ille de poşetten çıkarmak, yakından da görmemi sağlamak istiyordu. “Çıkarırsan kaçar ama!” dememe kalmadan, kediyi çıkarıp ayaklarımın dibine bıraktı.
 
Aynı, Eğri Boyun’u bulduğum hâlde, perişandı hayvancağız. Üstelik arka ayakları felçliydi. Komşu hanım, “Bu kedi az ötedeki yaşlı hanımın kedisiydi. Vefat edince çocukları sokağa atmış. O da kendine bakamamış, bu hâle gelmiş. Bir arabanın altına sığınmış gördüm ve sana getirdim. Kusura bakma.” diyerek yalan söylediğini itiraf etti. Şaşkınlığım geçer geçmez, mecburen, tedavi etmek üzere alıp eve götürdüm. Karnını doyurup su verdikten sonra da hazırlanıp doğru veterinere…
 
Adını Balım koyduk çocuklarla. Kediciğin vücudunu saran iltihap sıkı bir tedavi sonunda kurudu ama felci devam ediyordu. Kedi kumuna sürünerek bile gidemediği için, çocuk bezi bağlamıştım altına. Psikolojisi bozuktu, ürkekti ve biberonla beslememe dahi zor izin veriyordu.
 
Onu iyileştirmeyi kafama takmıştım bir kere! Yılmadım. Tam üç ay her gün, sabah akşam, bir leğenin içine doldurduğum ılık suda masaj yaptım Balım’a. Sabrımın ve azmimin neticesini gördüm sonunda. Kediciğin ayaklarına yavaş yavaş can geldi ve yürümeye başladı. Bize güvenip yakınlaşması ise yedi ay sonra oldu.
 
Minik kulaklı, kadife tüylü Balım son derece munis, sevgi dolu bir kediymiş meğer. Diğer kedilerim Alican, Sarıcan, Kıtte ve Cango ile de çok iyi anlaşmıştı. Bize geldiğinde dört yaşlarındaydı. Vefat ettiği 2011 Ocak ayına kadar dokuz sene boyunca mutlu bir yaşam paylaştık onunla. Mırıl mırıl söylediği şarkılarla, boynuma sarılmış şal misali evin içinde beraber dolanırken, televizyonun üzerinde mışıl mışıl uyurken hatırlıyorum onu ve çok özlüyorum.  
 
Mücella Pakdemir

( Eğri Boyun Ve Felçli Balım başlıklı yazı M.Pakdemir tarafından 24.07.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.