‘’Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?’’(Ş. Erbaş)

Her şey bir yana hayaller illa ki tahayyül ettiklerimize eşlik eden.

Gün geçkin, Ömür Hanım artık sonlanmaya dair bir hızla bir hicivle tanıklık ederken duygularıma bense geceyi kapıda karşılıyorum.

Huzura dair bir bildirge sunuyorum Yaratana her huzuruna çıktığımda eşlik eden huzur günün kalan zamanlarında ve bir ömür boyu eşlik etsin diye eksik etmiyorum duamı.

Kırık bir teker aklımın koridorlarında gidip gelen.

Münazara eden tetikleyiciler var tecrübe ile sabit.

Oysaki ben asla sabit kalamıyorum öyle sabit bir kat sayı olma ihtimalim bile yüzde sıfır tahmin.

Yüzüme bakarsan görürsün yüreğimin isli duvarlarını.

Yüzüme bakmasan bile anlarsın ruhumun isyanını: yeter ki dokun yazdıklarıma yetmedi doku yetmedi oku.

Hüzün asla hafif meşrep bir duygu değil: adı üstünde hüzün.

Adı üstünde gülümsemenin adımdan nemalanmaksa çok eskide kaldı.

Şakırdayan yağmur mu yoksa yaşa boğulduğum bir dua vakti mi?

Ne fark eder ki?

Beni teskin eden tek şey yazmak ve dua ederken ağlamak.

Mükemmel bir Mümin olma ihtimalim aklımın kıvrımlarında gıdıklıyor iç sesimi.

Adsız bir hüsran olmalıydım belki de ben ve işte adıma ihanet ediyorum adım gibi de biliyorum attığım adımlarda umudun teşrif edeceğini.

Umut et ve unut!

Güncellemeliyim zihnimi.

Delişmen yüreğim yeniden kırılmalı.

Kırmalıyım tabularımı ve tüm putları.

Ah, Ömür Hanım: aşk ve sen.

Aşkının uğruna sevdiğini putlaştıran günahkâr insanlar…

Ya, ben ne mi yaptım?

Katıksız sevdim hep sevdim ve sevgim öyle büyüdü ki:

Ve ansızın infilak etti ve kendimi Rabbimin katında buldum.

Allah biliyor içimi ve sevgimdeki kat izimi de anlamlı buluyor eminim çünkü ben doğaçlama seviyor yaşıyor ve yazıyorum.

İklim devingen.

Hava sıcak ve nemli ama…

Sözcüklerim nasıl da üşüyor Ömür Hanım.

Bense düşüyorum birilerinin gözünden.

Özüm sözüm bir olduğu için aralıksız hamt ediyorum ve tetiğe basıp kalemi hedefinden vuruyorum.

Şafak sayıyorum bir ömür ve sabahı ayakta karşılıyorum.

Hırpani ruhum, delik kalbimle sözcükler pompalanıyor yüreklere.

Sökün eden şeyler var misal şuursuz insanlar oysaki beynim benim tek sermayem yoksa kolaylıkla iyi kötü bir şeyler yapar mıydım?

Asla öğünmüyorum dünümle ve başarılarımla hele ki bir de şimdiki zamana b/aktık mı…

Sevdiğim kadar rencide edildiğim bir ömür.

Sırra kadem basan nerede ise tüm sevdiklerim bir de tarafınca sevildiğime inandığım…

‘’Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım.’’(Alıntı)

Bir redif.

Bir direktif.

Bir rica.

Tereddütsüz reddedildiğim dünya denen iki kapılı hanın bir yolcusuyum madem…

Terk edemediğim bedenim.

Terki diyar edemediğim şehrim.

Terhis edilmeyi bekleyen duygularım.

Ah, bir de bakaya kalan kalemim.

Israrla yaşamak ısrarla yazmak.

Bana iyi gelen ne mi?

Bol bol düşünüp hayal kurmak.

Endamlı bir mısra peşinde.

Emsalsiz bir yorgunluğa serili.

Engebeli arazide hala ayakta kalabildiğim.

Sensizliği şiir bildiğim.

Sevgiyi yaşama amacı.

Yazmaksa apoletim: ama tozlu ama kanamalı ama kendi halinde.

Teyakkuzda hayat.

Tarumar edilmiş duygularım.

Telaşla yaşadığım telaşla sevdiğim.

Telaşe müdürü lakabım…

Oysaki laf olsun diye sevmedim yazmam da.

Yazgımla kanamalı ruhumla kaderimin inişli çıkışlı çizgisinde sayısız zikzak çizdiğim.

Ömür törpüsü ne varsa ya da her kimse…

Kimliğimi merak ediyorsunuz yüreğimi okuyun çünkü ben sizi fazlasıyla sevdim.


( Bana İyi Gelen Ne Mi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.