İtibar etmem gereken bir dünyam var
kapısını nice dünyaya açan.
Yaş tahtaya basma ihtimali ile
kurunun yanında yaşın da yandığı.
İhbar etmem gerekenler var içimde
saklı ve idam fermanımı imzalayanlar var çevreleyen.
Mahzun gülüşüm kundaklandı hafız:
Günleri gecelere b/öldüğüm yetmedi…
Gecenin sönük ferinde el yordamı
yolumu bulduğum.
Bir handikap.
Rezerve edilmiş yeni bir hayat.
Bir de göçenler var hafız sonunda
aklımın da göç edeceği endişesi ile düşünmekten kendimi men ettiğim.
Doludizgin hayat payidar kılan.
Devşirme üzünçler ve de sırasız
ölümlerin güzergâhı.
Nöbetim yeni sonlandı şimdi istirahat
edeceğim ya da:
Israrla vazifelerimi ifa edip ifşa da
ettim mi iç sesimi ve duyulmazın minvalinde düşe kalka yürümekten de gına
geldiği.
Ruhumu dün ütülerim öncesinde yıkadım
ve astım bir şiirin üzerine.
Şiir bu sefer bu ağırlığa dayanamadı
ve kesildi sesi.
Ve bu gün günü delen bir acı haber
aldım ertesinde çocukluk arkadaşımın toprağa verildiğini öğrenir öğrenmez…
Ah, be dostum zamansız mı gider
insan?
Nemalandığım sessizlik üç beş gülüş
kırıntısı çevremdeki zebanilerden başımı alıp da kaçamadığım.
Neye üzüleceğimi şaşırdım ben ve
erken gidişi ile yüreğimi dağlayan dostumu anmak istedim kalemin huzuruna çıkıp
da.
Göçebe yaşayan bir çocuktu.
Görgülü ve güleç.
Hayatını tek başına idame ettirse de
asla geri durmadı ailesine sahip çıkmaktan.
Önce babası gitti sonra anneannesi.
Gidenler gittiği ile kalmadı çünkü
yetiştirdikleri hayırlı evlat onlar gittikten sonra bile daim kıldı sevgisini
eksik etmedi duasını.
Günün tabanları yanıyor.
Miadı dolmuş bir şarkı çalıyor
ruhumun kırık pikabında ve kırık iğnesi ile hem şarkı arzı endam ediyor hem de
cızırtılı sesi ile yüreğimi ihya ediyor.
Ölüler kıskanılır mı peki?
Bunu söyleyip söyleyeceğime pişman
oldum bu gün tam ağzımdan çıkmıştı ki bu cümle ve annem ansızın verdi
tepkisini.
Sıralı olmalıymış ölümler:
Kimse bunu bilfiil ağzından duyduğum.
Çalakalem yaşar yazarken ah dahi
etmediğim insan iklimleri yine de ahımı alan çok insan var inkâr etsem de içimi
okuyan O.
Okuduğum ne varsa unuttum.
Unuttuğum ne varsa okudum.
Yazmanın verdiği keyif yer değiştirdi
acı ile.
Yazdıklarımın okunması adına dileğim
yazgımın da güzel olmasına dair bir bekleyiş.
Yüreğin körfezinde saklı dalgalar.
Yüreğin kıyısına vuran ruhlar.
Dalgakıran.
Dalgaların boyumu aştığı.
Bir de dalga geçen zebaniler.
Üstü örtülü kimi duygunun ve adı da
yok çoğu insanın.
İmha edemediğim neyse ihlal edilmiş
sınırlarım.
Gün yüzlü çocuklar ve vefat haberini
bu gün aldığım kadim dostum.
Şanlı değildi yürüdüğü yollar ve de
çok çileli idi.
Yine de bir defa dahi şikâyet
ettiğine tanık olmadım.
Vadesi dolan gidiyor madem.
Yoksa faizi mi zora sokan hayatın?
İkmali duyguların ve ihbarı.
Keşke elimden bir şey gelseydi ki ne
zaman geldi ki?
Sevmekten ve dua etmekten başka
yapabileceğim hiçbir şey de yok şu ahir zamanda.
Umarım bu dünyada çektiğin tüm
sıkıntılar geride kalır ve tüm sevdiklerinle kuş misali uçarsın cennette ve ne
zaman bir kuşa rast gelsem bil ki seni hatırlayacağım tıpkı annemin dediği
gibi:
‘’Kuş gibi gittin göçtün hem de
zamansız.’’