Yalnızlığın sesi haneme doğan gün
gibi
Gece hasretinde yolumun kesiştiği
O minval…
Hani, hani gönüz tezgâhında saklı
gülüşüm
Yürekteki seyyah
Var olmanın da hâsıl olduğu her şiir
Emsalsiz bir hüzündür de perdeleyen
bu aşkı
Siması tanıdık acıların
Şifresi yitik hatıraların
Sinemde saklı bir esintisin sen
Şiar edindiğim sözcüklerden
Çizdiğim güzergâh
Muhatabım yalnızlık rıhtımı
Demir aldığım bir yaz gecesi
Çırpınan hecelerden inşa ettiğim
cennet misali
Yutkunduğumda yalnızlığı büyür
gözlerimin
Büyütemediğim bir çocuk saklı içimde yeminliyim
Onu yaşatmaya
Saftır kalbim
Saf tuttuğum bu safiyet
Endamlı bir hayalden firar eden
ansızın
Bazen ismim bazen şehrim
Bense hüznün şairi delişmen bir rüzgârım
Estiğim kadar içime tersten
Aşkı yazdığım hecelerden
Düşen payıma
Yakamozların çağrısı sonlanmadan
Bulmalıyım yolumu
Buğrası dünün
Kefil olduğum ömrüm ve sevgim
Şerh düşülesi nice şiir endamlı
yüreğin
Hazzı yazdıkça
Dönendiğim kıblemde
Pervana mizacım
Yandıkça canım
Ah, ben nasıl geri dururum?
Yankısı duyulmaz kimi zaman sesimin
Ses etmeden yaşadığım
Yetmezmiş gibi
Ses etmeden sevdiğim zimmetlidir
yüreğime.
Mevsimler dökülür pul pul
Afaki bir gölgesi olmayan garip bir
kul
Olmanın neşri ve işte hâsıl olan
Her şiirde
Tetikleyen iç sesimi
Kıyısından köşesinden dahi ayrılmadığım
Yediğimi müebbet misali
Kıraç toprakları sevgimle cennet
bellediğim
Batıl yüreklerde saklı şerri havale
ettim Rabbime
Geri dönüşü yoktur bu yolun
Gerisin geri gitsem de
Coşkumla en öndeyim
Sevginin mizanseninde saklı kalp
yaram
Hazzı yaşamın ne ki?
Meali sevgi olmadıktan sonra insanın
Elbet aştığım engebeler
Deştiğim yollar kuleler
Maviden ibaret benim dünyam
Karanlığı dahi delip geçen gözlerim
Dalgınlığıma gelmiş madem
Meğerse ben seni usul usul nasıl da
sevmişim
Aşk denen yarım kürede