Günümü ve ömrümü boykot ediyorum ve yüreğimin kare kodunu okuyucudan geçiriyorum.

Ruhumsa her x-rey cihazından geçerken aralıksız öten: a, evet, bir de yüreğim var illa ki ç/engele takılan bir de bir de engerek yılanları…

İtibar ettiğim kadar hayata ihtimamla yaşıyor ve seviyorum ve bir adım sonrası tam anlamıyla fiyasko.

İletişimde olduğum hayat bohçası ya da şöyle mi desem?

İletişim kurmak adına canhıraş mücadele verdiğim hayat borsası ve hisse senetleri gibi sürekli değer kaybediyorum ansızın değer de kazanmışken biraz sonrasını ise kestiremiyorum. İyi de işletme okumuş birine yakışır mı böylesi? Beteri de var hani.

Babamın öldüğü sene içinde bulunduğum eş zamanlı o darboğaz ve kolumdaki iki altın bileziği bozdurup döviz alıyorum akabinde dolar nasıl da değer kaybediyor ve elimdeki para bir anda yarı yarıya azalıyor.

Ne de olsa silah zoruyla okuduğum bir b/ölüm ve işim olmadığı halde derece ile mezun olduğum.

Aman da aman: nasıl da uzamıştı boyum ve işte hayatın gerçekleri ve okul hayatımın sonlanıp bodoslama daldığım iş dünyası.

Başarılarımdan filan bahsetmek istemiyorum lakin konu ne olursa olsun hele ki söz konusu bensem nasıl da başarısız addedildim bir ömür.

Hayata sayısız açılım getirmek elbette olası lakin ben bir çıkış noktası bulmayı pek beceremedim.

Hep sevdim: beşeri bir aşk ya da sıradan bir sevgiden bahsetmiyorum.

Cansız nesneleri hatta evimin duvarlarını dahi sevip öpücüğe boğarken dileyen zaten dilediğini diyor.

Sözcükler bu aralar tek lüksüm: a, evet, bir de eşlik eden hayal ve duygu dünyam.

Gerçi son bir yıldır hayal kurmayı tehir etmiş olsam da yazarken sık sık infilak ediyorum ve kalemin de sözcüklerin de önünü alamıyorum üstelik arkama bakmamayı da yeğlemişken…

Sırtımdan hançerlenmiş olsam bile teslimiyetimle Rabbime ben zaten yaşarken o güven duygusuyla besleniyorum.

Allah rızası için baş koymuşken hayata Allah rızası için yapıyorum her neyse beni bekleyen.

Bir ardıç kuşuyum.

Belki de bir Anka.

Küllerimden doğmayı beklerken üstümü başımı silkeleyip duruyorum küllerimden arınmak bir yana bir de kulluğumla hesap veriyorum insanlara üstelik ben kimseye kul köle olmamışken.

Sevgiden yola çıkıp saygınlıkla da ilk sıraya yerleşmek varken hayal dünyamda…

Sevgiyle saygının içselleştiği ve günümüz dünyasında çok fazla önem arz etmese de ben hala dünkü kafamla saygıyla sevgiyi besliyorum aynı zamanda ruhumun palazlandığı kadar yüreğim de kuş gibi kanatlanıyor.

Afrası tafrası bitmezken insanların benim de nazım niyazım eksik olmuyor ve işte helalleştiğim dış ses inanılmaz baskın olsa da kulaklarımı kapatıp iç sesimle sürdürüyorum hayat yolculuğunu.

Bin bir şekle giren insanlar asla önem arz etmiyor çünkü insanın tek yüzü olmalı ve içi dışı da bir olmalı illa ki, derken ve güncellediğim değerlerim lakin günü birlik insan ilişkileri ve gıybetin külleri arasında boğulmamak adına gerisin geri de kaçıyorum hayattan ve insanlardan ve illa ki rüştünü ispatlamak adına duygularımın ve insanlığımın inanılmaz bir mücadele veriyorum hayat denen kulvarda da ilk sırada olmayı yeğlemiş bir hayalperest olarak.

Bir o kadar gerçekçi olduğum.

Bir o kadar sahibesi olduğum kalp gözü ile malum olduğum sayısız his.

İsli yollarında şehrin.

Kasvetli çıkmazlarında hayatın.

Ve sözcüklerden kendime inşa ettiğim duygu selinde içimdeki cenneti satırlara aktardığım.

Yeter ki hakkını versin insan hem sevginin hem de sözcüklerin elbet ilk sırada baş koyduğum inancım ve değerlerim uğruna da gözümü kırpmadan ve bir Allah’ın kulundan çekinmeden yaşar ve sever ve yazarken.

Ruhumun kıblesi madem sevgi.

Mademki inançla bütünleşti tüm varlığım.

Ve ben umut ettiğim kadar mutlu ve huzurluyum.

İki yakam bir araya gelmese de ben de sevdalı şehri İstanbul gibi aralıksız gidip geliyorum o iki yaka arasında elbet neşrettiğim duygu dünyamda ara sıra canım yansa da kalp kırma korkusuyla insan sevgimde sınır tanımazken üstüne üstelik kendimle olan uzlaşımda da epeyce yol almışken bu bağlamda ben yazdığım ve sevdiğim kadar boyutsuz bir aşka yelken açtığımın da ibaresi iken yazdıklarım…

 


( İki Yaka başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.