Muhteva ettiğimdi tek bir kıvılcım ve muhtevası dünün gün diye yeni baştan kürediğim ve saydığım şafaklar en çok da şafağımın attığı bir gece yarısı.

Bir amblemdir şiir ismime yakışan.

Bir ricadır benimki evrenden aralıksız refüze edildiğim.

Taytay yürüdüğüm günlerin g/özlemi ile doluyum ve her iki elimin de boş kalmadığı.

Büyümekle iştigal devindiğim ve tepindiğim yollar.

Ah, ben hayallerin ulağı.

Ah, simli yaldızlı yollar döşediğim sevgimden yetmedi hayal kırıklıklarımla engebelere konuşlandığım ve faturası hep bana kesilmişken sevmenin.

İdame ettiğim hayatın defolu kuklasıyım belki de bir emir eri.

Gizimde saklıyım.

İzini sürdüğüm huzurun çok uzağında ve insan iklimlerinin tuzağında.

Hatırına yaşamın denkler yaptım ben ve sayısız kere mesken değiştirdim.

Tebdil-i mekânda rahatlık var diyorlardı madem.

Kabul görmeyi hep istediğim ömrün o uzun dar ve bitimsiz koridorları öyle bir hengâmede yaşadım ki ben keza halen de yaşarken…

Yasımı dikizleyenlerden tutun da yaşlarımla mutlu olan insanlar tanıdım ben ve insanlığımı reddettim bir ara rol model almayı denedim ama yüzüme gözüme bulaştırdım illa ki.

Ben aynıyım hala doğduğum günkü kadar.

Uzayan boyum, artan ağırlığım ve de büyüyen hayal dünyam.

Vücut kütle indeksini hesaplar gibi ruh analizi yapıyorum eh, ne de olsa psikolojin piriyim elbet prim yapanların yanında cılızdır benim iç sesim ama baskın dış sese de paye vermeyi terk ettim işte.

Sonra kendimi terk ettim.

Sonra şehri.

Sonra hayallerimi.

Sanırım öldüğüm gün o gün de nasıl aklımda ayrı bir yer tutmuş.

Sıfırdı bulunduğum rakım.

Nabzını alamıyordum hayatın ve umudun.

Mutum ise devre dışıydı.

Kısaca taraf tutmadığım kadar Araf’ta kaldığımın farkında dahi olmadığım ve yüreğimin farları nasıl da sönmüştü yetmezmiş gibi fay hattımdaki o devasa çatlak ile resmen kopmuştum hayattan:

İşi mi ne mi bitirirdi?

Bir tablet ağrı kesici ya da açık kalmış doğal gaz patlamaya hazır bir ev bir beden.

Ruhumsa kaçkındı o aralar.

Elimden düşmeyen telefon ve saatlerce aynı numarayı tuşladığım ne de olsa tek dostumdu aradığım kadın hani kan kardeşi olduğum hani o hastayken başında nöbet tuttuğum hatta doğum sancıları başladığında yine benken onun elini tutan.

Sonra ne olduysa artık.

Öncemde saklı herkes ve her şey.

Kim olduğumun öneminin olmadığı çünkü sevgi ve dostluk idi ortak dilimiz.

O gece bir asra denk düşen.

O gece aralıksız ağladığım.

O gece b/ağlandığım tüm güzel insanların gerçek yüzlerini ansızın fark ettiğim bir de kalemimi ilk elime aldığım gece kısaca ölümle restleştiğim hayatla rastlaştığım kimse uzağımda inandığım herkesin tuzağına düştüğüm.

Dünde kalan çok şey.

Ve bu gün.

Tarih tekerrür etse de artık aynı hatayı yapmayacağıma dair Rabbime söz vermişken.

Rengim pembe.

Alnım ak.

Kalemim de ben de dik.

Dik başlı mizacımla sevebilmeyi başaramayan kimse onların yerine sevebildiğim.

Nihayetinde kendimi kabullenip kendimi çokça sevebildiğim.

Aksanım aşk.

Varlığım aşina olduğum.

Umut ve inançsa nasıl da aşikâr.

O gecenin üstünden tam tamına on yıl geçti ve ben ayakta ve hayatta kalmayı başardım bir şekilde ve bir elimde kalem bir elimde sevdiklerim: kaybettiğim kim varsa yerine doldurabildiğim daha nice güzellikle ve İlahi Sevgi ile iştigal olmanın verdiği huzur ve umutla yolumu adımladığım…

 


( O Gece... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.