Üzgünüm, hafız.

Tecelli eden ne varsa teselli bulmaktı benimki.

Temkinle yaşamak ve sevmek nedir bilir misin?

Bir arbedeymiş meğer yaşamak, sözcüklerden fal tutmak değil amacım ki asla inanmam fala lakin inandığım kadar yüzüme gülen insanlara ah, biraz de kendime inansaydım ya.

Hüzün bir geçitmiş geçiş hakkı tanınmayan duygulara veryansın eden.

Kimi insansa ağır ceza mahkemesi sadece öykündüğüm mutluluk benimki azıcık itibar az buçuk da sevildiğim kadar.

Ama artık önemi yok olan bitenin: olacakla öleceğin mademki önüne geçilmiyor.

Dik başlı bir ruhtur içimde saklı.

Dik alası saflığımın, yüreğimde muhafaza ettiğim insanlığım ve insanlara olan inancım.

Köprünün altından çok sular aktı ama yetmedi: köprü de çöktü sonunda ve yüreğim sular altında kaldı.

Hamt etmenin verdiği azıcık huzur da olmasaydı nice olurdu halim?

Sevecen iklime benzettiğim çevremde ahvalim.

Gölgemle konuştuğum bir de peşime takılan gölgelerden kaçtığım.

İman gücümde saklıyım yoksa çoktan infilak ederdim.

Bir resmi olsa keşke ruhumun ama vardır elbet bir meali nasıl ki Allah katında saklı yüreğin ikbali.

Huzura yelken açtığım yeni gün.

Kalemi pışpışlayıp uyuttuğum sonra da üstüne mintanlar diktiğim.

Terzinin söküğü misali, dökülen kırıntılar duyduğum kadar gaipten gelen sesleri duyarsız kim var kim yok birbirinden aşağı kalmıyor ve sancağıma sarılmışken ben saadet zincirinden bir bir nemalanıyor insanlar mademki hüznümle besleniyor münafıklar.

Yere göğe sığamadığım da doğrudur ama yüreğime sığdırıyorum kâinatı: hani, kanatılan yüreğime.

Bir esaret değil bu tabiri caizse devasa bir cesaret yoksa ne mümkün kalem böylesine acıyla aralıksız yazar mıydı?

Bir girdapsa.

Bir girift pasaj belki de.

Ya da adını bilmediğim her kim/ne ise.

Kimsesizliğimi sonlandırdım yine de tüm teslimiyetim sadece Rabbime.

Kurşun kadar ağır acılarım.

Yeryüzü sağır olsa da Sağır Sultan ile idare ediyorum.

Kulağıma küpe ne çok nasihat gerçi bazen itaat edemiyorum ama.

İkbali ömrün.

İade-i itibarı günün.

Öykündüğüm bir Allah’ın kulu yok ve işte mademki kalemim ve sevgim kolluk kuvvetim güç bulduğum kadar yazıyorum ya da tam tersi: yazdığım kadar güç buluyorum.

Hüznün tarifesinde zamlı ve zanlı kayıtlar.

Adımın başına eklenen sıfatlar.

Sessizliğim dahi kamçılanıyor ve sözcüklerimle infilak ediyorum…

Sevmenin ve umudun karşılığı bu mu olmalıydı?

Karambole giden ömrün kredi borcu ve aralıksız limiti artan.

Bir dehlizse yüreğin kundaklandığı o kara delik.

Ah, bir de şu günahkârların kulağı delik olmasaydı ya.

İyi de biz böyle mi öğrendik atamızdan, babamızdan?

Gıybeti ne güzel geçirmişler sırtlarına ve kaçıncı baskısı hüznün.

Bir imla hatası olmalıyım ben aşk deyip de aş erdiğim ne çok şey.

İvedilikle yazıp beyan ediyorum ve gün bitmeden bir bir ifa ediyorum vazifelerimi. Yalan da değil hani, hafız: sevgi de kalem de benden bir parça kucağımdan dökülenleri yerden topluyorum aman ha, basmayın o kırıntılara zaten gireceğiniz kadar girmişsiniz günaha.

Bu dünyayı kurtaracak olan elbet ben değilim iyi de beni kim kurtaracak bu azaptan?

Allah büyük hem büyükten büyük Allah var.

Ama büyük de konuşmuyorum artık ufacık cüssemle ve minyatür yüreğimle kalemi de konuşlandırdım mı güne…

Üzerinde yürüdüğüm mayın tarlası. Bir ayıbı olanların üstüne eklenen nice ayıp ve gördüğüm kadarıyla saygınlık da haysiyet de kayıplarda.

Çöken bir bina gibi belki de daha beteri ve tufandan kaçsam bile yakalandığım o sağanak ve sığındığım Nuh’un gemisi.

Hele ki insanlar Nuh deyip de peygamber demezken.

Yolum yine sana düştü, hafız ve bu yaz sıcağında nasıl da üşüyor sözcüklerim.

Kılı kırk yardığım yetmezmiş gibi acılarımın kırklandığı.

Bense kıtlama yapıyorum sevgiyi: bir bardak şiire bir avuç sevgi.

Ne yapayım? Sevgisiz olmuyor işte.

Sevgisiz ne yaşanıyor ne yazılıyor.

Hüzün bohçamda saklı mendilimle silip de gözyaşını kalemin:

Şu sayfalar yine buruştu işte.

Ama ben böyleyim: doğal ve doğaçlama sevip yaşadığım ve yazdığım kadar mutluyum hatta ben acılarımın kat izinde saklıyım.

Günü de kurtardık mı…

İyi de bunu diyen kim asla umurumda değil yeter ki paçamı kaptırmayayım ben adaletsiz onursuz insanlara.

Kaçabileceğim tek yer burası, hafız tek yer burası.

Hüzün rotamda saklı bir sözcükten çıkıp da yola vardığım son nokta yine de koymak istemiyorum son noktayı ve üç noktayla yaşayıp yazıyorum adına yaşamak denirse yine de yine de: günüme şükürler olsun.

Beylik değil sözcüklerim, hafız belki sadece benlik zaten beni ben yapan da bu değil mi…


( Üzgünüm Hafız başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.