Külliyesi bunca sözcüğün ve okunmuş
bunca kitabın yoksa terbiyeli tavuk gibi sektiğim cümleler mi ya da yemeğin
terbiyesine itaat ettiğim her halükarda yolum itibar görmeye çıkıyor belki de
itibar ve itimat ettiğim kadar insanlara karşılığının hayal kırıklığı olduğu.
Yaşadığın döneme b/akıyorum da Kafka
ve yaşadığın hayatın maliyeti kim bilir ne kadardı kısacık ömründe kaleminle
ihya etmişken yaralı yıpranmış yüreğini ve babanla olan ilişkin belki de bu
yüzden toz konduramıyorum babamla ilgili hissiyatıma çünkü o beni anlamamışken
ve de onun ölümünün üzerinden bunca zaman geçmişken bir şekilde biçimlendirmeye
çalışıyorum baba-kız ilişkimizi elbet arada olan anneme oluyor ve ben annemin
kıymetini neden sonra anlıyorum.
Bağdaş kurduğum iklimine bakıyorum da
hayatın elbet evrelerine de belki de devresi atmış binlerce hayalimin o girift
taslağına.
Sözcüklerim hız kesmiyor misal an
itibari ile uykuya dalmış olacakken ani bir refleksle geçtim masanın başına ve
bir anda nasıl da dinçleşti yorgun zihnim.
Yormayı seviyorum zihnimi aksi
takdirde zihnimin elinden kurtulamıyorum elbet duygularımı da uyutmuş
olmalıyken onlar da öylesine belirgin ve de alıngan ki.
Dualarımı da etmiş olmanın verdiği
huzur ve uyumuş beyin hücrelerime yaptığım baskı tıpkı senin gibi insanların ve
seslerin olmadığı bir âlemde saklı cenneti yaşayıp da restleştiğim ne varsa
içimde, kaleme aldığım aslında öncesinde kale almayacağım bunca şeyin nasıl
oluyor da netleştiğine inan ki akıl erdiremiyorum.
Farklı şeyler yazma ihtiyacım beterin
beteri; yazdığım çoğu şeyi sindiremediğim ve gözümü kırpmadan sildiğim hani:
beni bir anda silen vefasız dostlarıma verdiğim bir cevap belki de elbet
insanlar bana asla acımasın nefret etsin ama acımasın üstüne üstük kendime bir
ömür acımadığım gibi her türlü eziyeti kendime yapmayı da hak gördüğüm elbet
yürüdüğüm Hak yolunda az da değil hani girdiğim günahlar ama sadece benim benle
olan bitimsiz davam.
Bir renk sarmalı gecenin kasvetinde
doğan gün ışığı hadi kolaysa külahıma anlat, Kafka: elektriğe gelen zam ertesi
nasıl da lambaları ardı ardına yakıyorum acımaksızın işleyen sayacı değil de
aralıksız üreten zihnimin devrelerini yakmak bir marifetmişçesine.
Cereyan eden duygularım aslında
nadasa alınmış bir tarlada yaptığım ekin gibi ve ne zaman biçeceğimi bilmiyorum
lakin bir şekilde meyve veriyor duygularım.
Üniversitede son sınıfta iki şık
vardı önüme sunulan: ya, pazarlamayı seçecektim ya da denetimi kısaca finans
tablolarıydı beni bekleyen ya da pazarlama stratejisine dalış yapacaktım ve ben
otomatik seçtim denetimle ilgili olan şıkkı.
Bütçe analizi ve nice tablo ile
iştigal iken aklım, nasıl da sıkılıyordu ve ben kalan gücümle bitirdim
üniversiteyi üstelik uykusuz geçen okul yıllarım aynı zamanda babamın
rahatsızlığı da devreye girdi mi bir de annem üst üste iki ameliyat
geçirmişken.
Hayali fenerdim, anlayacağın diğer
yandan zehir gibiydim de ve uykusuz geçen yıllarıma değdi ve seneler sonrası
anlamına vakıf olduğum birkaç kâğıt parçası ile mezun oldum: bir elimde
diplomam ve takdir belgem bir elimde kepim ve mezuniyet törenime son dakikada
yetişen annem ve küçük kardeşim.
Babam yoğun bakımda uyutulurken annem
ancak fırsat bulup yetişmişti mezuniyet törenime. Sonra ne olduysa aralıksız
aylarca uyudum ve ruhumu zihnimi dinlendirdim derken babamın ebediyete intikal
edişi derken yaşadığımız mali sıkıntılar.
Kısaca üniversite bittiğinde herkes
güzelliklere kanat açarken ben ve ailem nasıl da darboğaza düşmüştük.
O günler geride kalsa da hala içim
sızlar ve işte geceleri mesken tutarım öğrenciliğimden beri: gece benim için
huzurdur.
Fitne fesadın olmadığı yine de
insanların çoğunun uykuda bile gıybet yaptığı.
Her şeyin farkındayım, sevgili Kafka
ve sen de idrak ediyorsun çektiklerimi büyük ihtimalle ve artık hiçbir çekincem
kalmadı benim bu dünyada ki ben koca ömrü sessiz sedasız yaşarken bile ihaleler
bana kalıp bir sürü de zanla muhatap oluyorsam kimse tutamaz beni ve işte dünde
kalan hayallerimi yaza yaza gerçek kılıyorum belki de sensin haklı olan çünkü
yaşarken bir şeyleri dile getirmek bazı insanları rahatsız ediyor.
Yorgun yıllar.
Yorgun dürtüler.
Bense tüm gücümle frene basıp uzun
bir zaman boyunca otomatiğe bağlı yaşarken bir de kendimden bihaber iken artık
boca ediyorum içimde saklı ne varsa.
İhbar ettiğim sadece doğrular.
Yanlışlarım olsa bile benim verdiğim tek
zarar sadece kendime oldu.
Yaz aylarını hiç sevemedim gitti
sanırım güneşle aram çok iyi olmadı benim. Hem aşırı beyaz tenli olduğum için
hem de yüzmeyi güneşlenmeyi de oldum olası sevmemişken ta ki o yaza kadar:
Babamın sağlığında gittiğimiz bir
tatil beldesi ve ben inanılmaz kavrulmuşken güneşin altında bir ay içinde de
Arap Bacıya dönmemin ertesi asla gidip yeniden güneşlenmedim yazlığımıza
gittiğimizde bile sadece orman yolunda ya da sahilde yürüyüş yapıyordum o da
güneş çekildikten sonra ve inanılmaz karardığım o yaz bendeki semptomların
aslında bir alerjik reaksiyon olduğunu da çok sonra öğrendim. Anafilaksi şok
denen ölümcül bir rahatsızlık ve ben o halde bir buçuk ay boyunca güneşin
altında yattım ve tamamen siyahlaştı tenim ki eski ten rengime gelene kadar da
bayağı zaman geçti.
Akla zararım tıpkı senin de aklından
geçtiği üzere ve yazın ilk günü doğmuş olsam bile kış gelmeden kışın hayalini
kurarım ki sanki belediye başkanıyım şehrin belki de ondan çok seviyorum
İstanbul’u yine de siyasete bulaşmadan noktayı koyayım ama İstanbul benim için
ayrı bir yerde.
Soy ağacımda kim var kim yok kökümüz
İstanbul’a dayanmaktayken biliyorum da şehrin kanayan yaralarını:
Böylesini kalabalık bir şehrin
aslında nasıl da tenha olduğunu için için hissediyorum ve kalbim İstanbul için atıyor.
Sayısız methiyeler dizebilirim şehri
İstanbul için ve ben o kadar çok İstanbul şiiri yazıp da bir parçamı ona ait
hissederken biliyorum da kalabalığın ve duyguların nasıl da izafi olduğunu.
Gün geceye kavuştu hatta gece bitti
bitecek ve ben hala senle hasbıhal ediyorum ki sen de haz etmezsin kuru
kalabalıktan ve de işinden tıpkı benim dünde kalan iş maceralarım gibi
çalışırken en sevdiğim; aklıma esip de ansızın istifamı verip çalıştığım yerden
koşa koşa uzaklaştığım.
Hem işimi sevmezken.
Sonra işime aşık olup dosyalarla ve
tablolarla aşk yaşarken.
Sonra da aramıza kim nifak sokuyorsa
bin bir emekle girdiğim o devasa plazalardan da arkama bakmadan kaçmışken.
Bir değil on değil değiştirdiğim iş
sayısı.
Bir değil iki değil sil baştan
eğitimini aldığım meslek sayısı.
Bu gün olsa yine aynı şeyi yapardım
çünkü baskı ve tahakküm altında kalmak bana asla yaramıyor, sevgili Kafka.
Bir ömür aile baskısının ardından
toplum baskısı, iş yerinde onca insanın baskısı üstüne bir de kendime uyguladığım
baskıyı koydun mu eminim ki sen de firar ederdin tüm hayallerinden.
Ve ne ilginçtir ki hayalini çok az
kurduğum bir şeyi gerçek kılıyorum son on yıldır: yazıyorum.
Yazmadığım yılların acısını
çıkarıyorum ve acilen takviye ediyorum sözcükleri ve sayfalar doluyor hatta iki
defa bilgisayarım çöktü bunca dosyayı yüklemişken bilgisayara bir de önceden
yazdıklarım kayıtlı olmadığı halde aralıksız kayıt ediyorum zihnimden ve hayal
dünyamdan geçenleri.
Bana sorsan ki; en çok neyi severek
yaptın, diye ivedilikle cevap veriyorum: istifa etmeyi.
Bu itirafın ardından umarım dalarım
uykuya. Seni de uykundan ettim ya, Kafka o halde sana da iyi geceler yoksa iyi
sabahlar mı demeliydim?