Kıskançlık Üstüne
(Aşka Dair- Denemeler sayfa 19) şöyle
demiştim:”Aşkı yaşamanın yaşı yoktur.
Çocukluk döneminde de, yaşamınızın son çeyreğinde de aşık olabilirsiniz.” Bu
cümleyi kıskançlık için de rahatlıkla kullana biliriz. Kıskançlığın yaşı
yoktur. Ben, benim, sözcüğünü söyleyebilecek bir bebek; “Benim annem!” diyerek
annesini, oyuncakların adını bilmese de
“Benim!” Biberonu da yalancı memesi de onundur. Siz, oyun bile olsa
benim dediğinizde ya da almaya kalktığınızda ağlamaya başlar. Bu davranış
kıskançlık değil de, nedir? Paylaşamamak kıskançlıktır.
Ne güzel demiş, diyen:
Adı
kıskanmak olabilir ama biz ona “Sevdiğimiz kişiyi kimse ile paylaşamama”
diyoruz
İşte kıskançlık bebek yaşta başlar yaşamınız
boyunca da tartışma, kavga, şiddet dâhil çeşitli davranışlarınızla ortaya çıkar.
Kıskançlık, Sevginizin büyüklüğünü
kanıtlamak olabilir. Kişi, daha iyisini yapmaya güdülenebilir, rekabeti, yarışa
dönüştürebilir, Bunlar ve benzeri kıskançlıklar yapıcı yaratıcı
kıskançlıklardır.
Bencillik, benim olsun isteği,
İstediğini elde edemeyince kendisini yetersiz, değersiz görme dolayısıyla
özgüvenini yitirme, aldatıldığı şüphesi içine düşmek, kıskançlığı, hastalık
haline getirebilir. Bunlar ve benzeri kıskançlıklar, yakıcı, yıkıcı
kıskançlıklardır.
Bu tür kıskançlığın vahametini adını
bilmediğim birisi söyle ifade ediyor; “Allah
kimseye sevdiği insanın paylaştığı bir şeyi
beğenenleri tek, tek kontrol edecek kadar kıskançlık duygusu vermesin.”
Devam edelim…
Aşk ile kıskançlık arasında
sıkı bir bağ olduğunu düşünüyorum. Aşk için: sevginin, bedeni sardığı, insanın
aklını başından, ruhunu bedeninden aldığı bir süreçtir diyebiliriz. Buradan
baktığımızda. Kıskançlık, sevginin büyüklüğü kadar büyüktür desem, hiçte
abartmış olmam. Ya da kıskançlık, aşkın ceberut yüzüdür, diyebiliriz.
Aşkın bu acımasız insafsız yüzü, sevileni
kaybetme korkusu, sevdiğine sevgisini anlatamama sıkıntısı ve bu sebepten
sevdiğine ulaşamama kaygısı ya da bütün çabalarına karşın sevilenin
duyarsızlığı gibi karmaşık, olumsuz duygular, kıskançlığı hastalık haline
getirebilir.
Bu anlamda bir başkası da şöyle
demiş.
“Biraz kıskançlık duyarsanız yaşarken
ölmenin ne demek olduğunu anlarsınız.”
Tdk.da“Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya
sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan
olumsuz tutum, günücülük, hasetçilik, hasetlik, hasutluk:” diye tanımlamış.
TDK’nun tanımlarını yadsımadan
konuya dönelim.
Kıskançlık, hasetlik sözcüğü ile de
ifade edilebilir. Bu durumda kişinin başkalarının başarısına hasetlenmesi,
kıskanması kişinin başarısını küçümsemesi gibi olumsuz duygular yaşar bu
olumsuz duygular da hasetlenen kişide olumsuz davranışları tetikler. Haset
insan sevilmez, genellikle ait olduğu guruptan dışlanır. Guruptan dışlanan kişi
yeni bir guruba katılamazsa yalnızlaşır, giderek yozlaşır.
“İnsan önce yalnızlaşır sonra yozlaşır”
Rivayet edilir ki, bir Japon
bilge sahilde kum üstünde oturmuş meditasyon (Derin düşünce) halindedir.
O halde iken gencin biri bilgeye: “
Lütfen beni öğrenci olarak kabul et.” Der.
Bilge: öğrenci olmak isteyen genci
sınamak amacıyla, kumun üstüne parmağı ile bir çizgi çizer; “Çizgiyi kısalt.” Der
Genç, çizginin birazını siler.
Bilge: “Silmeyeceksin.” Der.
Genç, çizginin birazını kapatır.
Bilge: “Kapatmayacaksın” Der.
Bilge: gencin çaresizliğini anlayınca; birinci
çizgiden daha uzun, ikinci bir çizgi çizer. “Bak, önceki çizgi kısaldı..” Der.
Ben de hikâyeyi kısaltarak buraya
aldım. “Bu hikâye, Japon Kültüründe gelişmenin, ilerlemenin yolunu gösteren
sırlardan biridir.” Der Öykü anlatıcı.
Bu kısacık anekdotu dikkatle okuyan
okur; hasetlik gibi bir
zehrin, panzehirini yukarıdaki bilge ile genç bir çocuğun diyalogunda apaçık
görür.
“Hani, bir gece ay tutulmuştu
Ben de sana tutulmuştum.
Ay, kurtuldu karanlıktan
Çıplaktın
Işığı vücudunu sardı
Kıskandım.
Anımsa!”
Kıskançlık, sevginin büyüklüğü kadar
büyüktür, demiştim. Hastalık haline gelen kıskançlığın tedavisini uzmanlarına
bırakarak; hastalanmamak için şöyle bir bakış açısı geliştirmenin gerekli ve
önemli olduğunu düşünüyorum.
“Seviyorsa neden kıskanayım. Sevmiyorsa
niçin kıskanayım.”
Konuyu bir şiirimle kapatmak
istiyorum.
------------BİR BİLSEN
Bir bilsen nasıl sevdiğimi
Bir bilsen…
Hani birine baktığında
Sencileyin, kötülük olmasa da
‘Gözlerin çıksın!’ diyesim gelir
Dilim varmaz, diyemem…
Bir bilsen nasıl sevdiğimi
Bir bilsen…
Yosmam!
Sana gülmek yaraşır
Güldükçe güller açar yanaklarında
Bilirim
Yanaklarında, dost öpücükler düşünür
de
Ecelsiz ölürüm
Bir bilsen nasıl sevdiğimi
Bir bilsen…
Ceylanım!
Yine mevsim ilkbahar
Dışarıda deli rüzgar
Eteğini savurur
Çıplak ayaklarına vurur
İpek saçlarınla oynaşır rüzgar
Nasıl dayanırım
Nasıl dayanırım
Ey!
Sineme, kara saplı bıçak gibi
saplanmış yar.
-------------------------------------- Tahir
Eker 5.9. 2022
(
Kıskançlık Üstüne başlıklı yazı
yolcu9901 tarafından
5.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.