Düşlerin kırık tekerinde saklı yalnız kalmış bir gerçeğim ben.

Sözcüklerin hegemonyasında saklı bir zarafet ya da…

Bağdaş kurduğum iklimde köpüren deniz.

Lanetin göstergesi iken zorbalık ve yalan ben huzurun arifesinde saklı inanç ve sevgimi bahşeden Rabbime dönük yüzümle aralıksız dua edip umut ediyorum.

Göğe takılı gözlerim.

Ah, nazenin yürek iklimim beni benden eden.

Bir reverans ise kalemin mevcudiyeti belki de bir ekselans aşkın ibaresi.

Sözcükler var topak topak olmuş.

Ben vardım bir de: dermanı yarında saklı.

Bir ben var ki benden içeri ve işte tezat gölgeler ve yahşi rüzgâr verip veriştiriyor.

Hırlayan göğsüm hırpalanmış kalbim ve hükümranlığında yüce Rabbimin yine O’na sadece O’na sığınıyorum tüm canlıların şerrinden.

Bir nesir ise günümü d/ağlayan.

Yitik bir şiirde yürekte ç/ağlayan.

Kelamın elemi; aşkın rafine edilmiş m/eziyeti ve özlemin yankısı ve dinmeyen hüznü.

Kanaviçeler durağında kanayan yüreğim.

Ördüğüm ne varsa çoktan çöpü boyladığı yetmezmiş gibi yazdığım yüzlerce sayfa yazı ve şiiri de görücüye çıkarmadan tek tuşa basıp sonsuzluğa ve de uzay çöplüğüne göndermişken başa alıyorum hayatı ve baş veren hangi duyguysa es geçip aralıyorum pencereyi.

Bağdaşık olduğum sözcükler bazen bağları çözülen ya da mum gibi eriyip sadece dibimi aydınlatmanın da yetmediği ve ben sevgimle inancımla evreni aydınlatma telaşında gidip geliyorum usumun koridorlarında.

Hükmeden Huda ve kaderin yüzü suyuna hürmeten delişmen rüzgârla oynaşıyor sözcüklerim:

Rüzgâr savuruyor bense düştüğü yerden tek tek topluyorum sözcükleri a, evet, bir de defalarca kırılan kalbimi bu kez ben elime alıp en uzağa fırlatıyorum.

Devasa bir rahmeti boca edecek az sonra yağmur yüklü bulutlar lakin an itibari ile hava çok sıcak. Ses çıkarmıyorum sadece içimden dua ediyorum.

Yazdığım satırlar ve şiirler: yüreğimin kıblesinde hazır ol da duran kalemime eziyet ettiğim ve kimse bir diğerine methiyeler yağdıran umurumda olmazken adımın başına eklenen göreceli sıfatlara ve zanlara baka kalıyorum büyük ihtimalle insanlık yine sınıfta kaldı ve yine dostluk bakaya kaldı.

Rütbem asker.

Evet, ben bir emir eriyim.

Mektepli değil alaylı.

Verilen emirler ve emir kipleri ki çok uzağa gitmeme de gerek yok hani:

Birileri mutlu olsun diye yaşamışken bir ömür en başta babamın verdiği direktiflere göre hayatımı şekillendirmişken son zamanlarda olanlara b/akıyorum da…

Hırpalanmış olan sadece ben değilim. Hırpalanmış olan koca kâinat ve nice mağdur ve mazlum insan.

Kendi mağduriyetimi çoktan geçmişken geçimsiz gölgelere de bakmadan duramıyorum: hepsi önümde üstelik ben onları yanımda bilmişken aralıksız kıkırdıyorlar.

‘’Gölge etmeyin başka ihsan istemem’’ diyen filozoftan farkım yok aslında var da: çünkü ben birçok gölgeyle sarılmış vaziyette iken üstüne üstelik kendi gölgemi çoktan uzağa fırlatmışken…

İma yoluyla canımın yandığı.

İmha edemediğim kötülüğün insanları ihya ettiği.

Ve bazen bir yanlış anlaşılmaya kurban gittiğim ya da birilerinin benim olmadığım yerde benimle olan davalarında asla husumet ve çirkinlik bilmediğim.

Gölde saklı bir tatlı su balığı bile benden daha şanslı ruhunu huzura kavuşturmuşken üstelik yaşarken ve ben yaşamanın ne anlama geldiğine yeni yeni vakıf oluyorum.

Bir imleç ise aralıksız sırıtan.

Bir soru işareti iken zihnimi yoran.

Ünlemde saklı hayretimle ve gizemimle ve tüm gerçekliğimle izah da edemiyorum hani kimi insana ya da şikâyet mercii yokken bu dünyada ben aralıksız Rabbime dönük yüzümle yine ve yeniden ve sadece kendimi sorguluyorum.

Yazmanın büyüsünde büyüyen sevgim ve umudum.

Yazmanın yazgısı iken bir ömürlük yazgıma da sirayet eden ve bir bir dağılıyor insanlar çil yavrusu gibi üstelik sevdiğim kim varsa kayıplara karışıyor ya da karanlığa teslim olup beni kendi karanlığı ile tehdit ediyor bense bir Allah’ın kulundan dahi korkmazken kim vurduya giden duygu ve cümlelerimin çözümlemesini yapıyorum yetmedi sağlamasını yapıyorum yetmedi yazdığım her sayfayı yırtıp aslında kendime eziyet yapıyorum çünkü meziyet bildiğim sevmek ve yazmak gelip de beni mi vuracaktı kalbimden hedef tahtasında mıhlanmış kalmışken yüreğim ve kalemim…

Hazan mahsulü bir yorgunluk hâsıl olan.

Azap kuşlarından kaçamadığım.

Yüreğimin ambarında depolanmış nice duygu nice güzel cümle ve ben her ne kadar güzel olarak bakıp güzel olarak görsem de hayatı yolunda gitmeyen illa ki pek çok şey var bu bağlamda sanık sandalyesinde otururken merak dahi etmiyorum kimin neyle beni tehdit ettiğini ya da kimin kim olduğunu bilmediğim şu sanal ortamda algılayamıyorum da güvendiğim insanlardaki değişimi.

Bir rica üzerine yazmıyorum bir emir üzerine asla değil.

Her ne kadar emir alıp da uygulamışken bir ömür sırf ailem ve sevdiklerim mutlu olsun diye, yazmaya başladığım ilk günden beri de eksilmeyen bir coşku ve umut ile yazıyorum ve yazmanın büyüsü bildiğim koşullarda yaşadığım cendere ile bozulan büyüye de inanmaz gözlerle bakıyorum bir yandan payıma düşenin farkında daha d coşkuyla yazacak olduğumu bildiğim kadar çabalayıp tevekkül edip gerisini de Rabbime bırakıyorum.

Bir bostan korkuluğu değilim.

Ya da bir Allah’ın kuluna minnet etmişliğim var üstelik bir ömür.

Yazmanın kaidesi de sınırı da yok iken Rabbin sunduğu kalp gözüme binaen yürüdüğüm yoldan da asla sapmadığıma sapmayacağıma göre bir meziyet biliyorum her ne kadar bir eziyetse payıma düşen çünkü sevgi ikliminde seken bir top gibi sözcükleri duygularımla eşleştirip sadece hamt ediyorum ve sevgimin karşılık görmediği olsa da zaman zaman ben zaten sahip olduğum her şey için de şükrederken yazarak Rabbime olan minnetimi sunuyorum.

Nasıl ki Rabbim merhametlilerin en merhametlisi ve Allah yolunda ben yine Rabbimi feyiz ve örnek alırken biliyorum da İlahi Adaletin yeniden ve ansızın zuhur edeceğini.

Bu dünyada olmasa bile anlık duygularım ve andaki mevcudiyetimle yarınlara da yelken açmışken ve ben, duygular fora, diye bağırırken sözcüklerim bir bir çiçekleniyor tıpkı yüreğimde saklı o çiçek bahçesi gibi sözcüklerim ve doğurgan duygularımla sadece ve sadece önüme b/akıyorum sevginin ibaresinde patlayan devasa bir tomurcuk gibi yüreğimin de götürdüğü yere giderken…

 


( Yüreğimin Götürdüğü Yere Giderken... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.