Daha dün gibi sanki, çocukluk anlarımız,
Gencecik çağımızda, kaynarken kanlarımız,
Artık sinyal veriyor ağrıyan yanlarımız,
Düşmanı kıskandıran, şu tatlı günlerimiz,
Çocuklukla, gençlikle açtı ise arayı,
İstemem han, hamamı, ne yapayım sarayı.
Çarşı, pazar yanıyor, her şey ateş pahası,
Hesap kitap karıştı, yetişmiyor dahası,
Altından kalkamıyor aritmetik dehası,
Atan, tutan revaçta sanırsın top sahası,
Elimde kalmıyorsa, istemem o parayı,
İstemem han, hamamı, ne yapayım sarayı.
İçimde acıları sessiz sessiz taşırken,
Kemal-i yaş gereği yüreceğim coşarken,
Şu gözümde vefanın nemi ile yaşarken,
Arada gizli yerden yanağıma taşarken,
Üstüne acı bir söz, kanatırken yarayı,
İstemem han, hamamı, ne yapayım sarayı.
Haykırışım her zaman ses getirdi dağlardan,
Çok şükür her ortamda üzüm yedim bağlardan,
Düşe, kalka da olsa geçtim altın çağlardan,
İnsan üstü gayretle, kurtulurken ağlardan,
Hep ben verdim alana, beklemedim sırayı,
İstemem han, hamamı, ne yapayım sarayı.
Ünalan'ım ar ettim, doğru yoldan şaşmadım,
Hiç kimsenin kanayan yarasını deşmedim,
Ölçüp, biçip, tartarak, had hududu aşmadım,
Denizlerde boğudum, karaya yanaşmadım,
Bir ömür böyle geçti, gördüm akla, karayı,
İstemem han, hamamı, ne yapayım sarayı.
Mehmet Fikret ÜNALAN(Kul Fikret)
14 Eylül 2022 Saat 13.45
Güzelçamlı/Kuşadası