-Sayın Gazeteci yazar Sayın Abuzer
Sahabettin Gezer siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Efendim gezdiğim sokak ve
şehirlerde gözüme çarpan insanların şiirsiz yaşamakla şiirle yaşayanın
arasındaki farkı fark etmeyerek bu ikisi arasında sıkışlığının fotoğrafını
çekmek için yıllardır gözlemliyorum lakin fotoğrafını hala çekmiş değilim.
-İlginç!
-Sayın seyircilerimiz bir
telefonumuz var bağlanalım Sayın Süleyman dize Beyefendi buyurun sizi
dinliyoruz.
-Efendim sayın gazeteci Abuzer
Beyefendiye söylemek istiyorum. Aradığınız o fotoğrafın arka fonu yani dizeleri
bizim eve dizildiler fotoğrafını çekmeniz için sizi bekliyorlar. Hemen konum
atıyorum, konu komşuya da haber veriyorum bu sıkışıklığı daha iyi resm
edebilmeniz için.
-Efendim kusuruma bakmayın gitmek
zorundayım benim için çok önemli.
-Buyurun anlıyoruz lütfen
çektiğiniz o sıkışılmış ’lığın resmini bize de gönderseniz bu konuda bilgili
olmak adına.
-Elbette memnuniyetle, sizleri
memnun etmek önce beni memnun edecek, zaten bu memnuniyetsizlere bir memnuniyet
etiketi yapıştırarak etiketlemek gerekir diye düşünüyorum.
-Siz o resmi çekene kadar bize
gönderdiğiniz anda, yönetmenimden rica ediyorum sizin bu resminize bir etiket
hazırlayarak etiketlemek için çalışmalara başlasın.
-İnanın çok memnun olurum.
-Siz dönene kadar, ben bir Akademisyen olarak,
bu sıkışıklığın paradoksunu çekim alanının dar alanlara sıkışmasının nedenini
çözmek, ona yansıyan dışa vurumun aydınlıkla yansıması için çalışmalara
başlayayım. Kendi içindeki çelişkilerini gidererek aydınlatayım. Bunu bir alıntı
ile anlatayım: ” Bir berber, bulunduğu köydeki erkekler arasından sadece kendi kendini tıraş
edemeyenleri tıraş ediyor. Bu açıdan bakıldığında berberi kim tıraş ediyor?
Eğer kendi kendine tıraş olmazsa, kendisi de kendi kendini tıraş edemeyen
erkekler arasına girer. Bu nedenle kendisini de tıraş etmesi gerekir. Öte
yandan ise kendisini tıraş ettiğinde, kendi kendisini tıraş edebilen erkekler
arasına girecek ve kendi kendine tıraş olmayan erkekleri tıraş ettiği için,
koyduğu kuralı da bozmuş olacak.” Bu kuralı neden ve niçin bozuyor buna
değinirken etken olan olmayan sebeplere eğilerek eğimine neden olan sebeplerin
sapmalarını da araştırmış olacağım. Bu arada cumbada oturan Cavidan’ın cumbada
sıkışmış kalmış, sıkışıklığının da nedenleri üzerinde çalışacağım. Bununla
birlikte doğru ifadelerin yönündeki sapmaz ’lığını, yanlış ifadelerin sağa sola
sapan yollarındaki çıkmazlığına da vurgu yaparak bu konuya gereken vurguyu
vurgulu sazlar eşliğinde eşlik ederek anlatacağım inşallah.
-Öyle ise sayın seyircilerimiz bir reklam arası
verelim, bu reklamla boşalan kasaların dolmasını veya nasıl boşaldığının
yansımalarına eğilimli olan patronun açgözlülükle at gözlüğüyle bakışının
karanlık yüzünün niyetinin reklamlar açısıyla nasıl dolduğuna bir bakalım
reklamlar. Bir dakika yönetmen kulağıma fısıldıyor, kulağıma fısıldarken onunda
bir odaya sıkışılmışının yüzeysel parçalanmışlığının parça parça olmuş haliyle
içe doğru bükülmüş sancılı, fark edilmeyen uzantısının uzantılı haliyle,
resmini de çekmenizi istiyor sizden Sayın Gazeteci Abuzer Beyefendi.
-Anlıyorum, öncelikle bizi arayan beyefendinin
söylediği resmi çekerek, sonrasında neden iki üçgenin iki eşit parçaya
bölündükten parçalandıktan sonra, neden ikisi de şeklini bozarak neden, yeniden
üçgen olmuyor, onu çözdükten sonra çekeceğim.
-Sayın Abuzer Bey aslında her kes için anlam
aynıdır burada anlamın aykırılığını öne çıkartan şeyi bulmak gerekmez mi, ben
bir vatandaş olarak ben ayık gezmez şükrü olarak, bana bu anlamların aykırılığı,
bazılarına göre anlamın ta kendisi olabilir… Yeşil alanları yok eden devasa
yapısıyla güneşi doğuşuyla kapatan duruşuyla, tek katlı evlerde komşuluğunu
içinde barındırmayan yapısı ile sezgiye bakışa göre ayrı sonuçları ortaya
çıkarması anlamında, bizi bize yaklaştıran ortak değerleri içine yerleştirmek
gerekir bulman gerekir… Güle sevdalı topraklarımız insanımız, güllere hasret
kalarak yok ediliyor üstüne betonlar seriliyor. Eskilerde ayağının değdiği her
yer toprak her yer bahçe idi, şimdilerde bunların hiç birisi kalmadı, hem
dünyamızda hem de hayalhanemizde artık güllere yer kalmadı, ne demek istediğimi
umarım anladınız.
Mehmet Aluç