Mahmut Amcam nam-ı diğer
Reis
Evet hovardaydı. 3. Evliliğinde bile hanımının onu dedeme şikâyet ettiği
meşhurdur. Bu üç evlilik konusu ihtilaflıdır. Babamın 3 dediği evliliklerin
birsinin nişan safhasından döndüğünü, ama yapılan masrafların evliliği
aratmadığı da unutulmamalı raviyan-ı ahbara göre. 2. Evlilik bir gece sürmüş
amcama göre kız sanılan gelin dul çıkmıştı. Amcam ondan sonraki gecelerde ona
sırtını dönerek yatmış, o da bunun ne manaya geldiğini anlayarak babasının
evine dönmüştü. Gelinin akrabaları ise bu durumu asla kabullenememiş, bunun bir
yanlış anlamadan meydana geldiğini savunmuşlardı. Olan yapılmış masraflara
olmuştu. Koca arazi uçup gitmişti.
Ninemin yağ parsıyla kazandığı bu arazilerde en büyük payın kendisine ait
olduğuna emindi babam. Ama bunu hiçbir zaman söylememişti. Ama öfkesini hiç
saklayamaz, her defasında söyler dururdu. Üçüncü evliliğini 16 yaşında bir evin
tek kızıyla yapmıştı 30 yaşlarında iken. Ama yine de hovardalıktan
vazgeçmemişti.
Baba evine ilk defa o zaman bizim ailede deccal adı verilen radyoyu o sokmuş,
hoca olan babasının tepkisiyle karşılaşmıştı. Bu tepki radyonun dedemin onu
merdivenden aşağı atıp parçalamasıyla neticelenmişti.
Şehre göçünce iyi bir işe girmişti. O devrin en iyi ücretini veren bir
fabrikada çalışmaya başlamıştı. Evlendikten kısa bir zaman sonra baba evinden
ayrılmış, önce kardeşiyle beraber yaptıkları küçük evde ayrı hane olmuştu.
Orada da durmadı birkaç sokak ötede bir odasından kendiliğinden zaman zaman
alevler çıkan yatırlı olduğundan şüphelenilen bir eve taşınmışlardı.
Onun annesinin yaptığı yoğurtlara kül kattığını görmek hep hayretimi mucip
olmuştur. Küçük yaşımda gördüğüm bu manzara beni şaşırtmış, o güzelim
yoğurtlara hep acımışımdır. Dahası fakirlikten dolayı ahırımızda sağmal
ineğimiz olmasına rağmen saf yoğurt yiyemez, ayranla yetinirdik. Bizden ayran
satın alıp yandaki küçük ahşap evimizde kiracı olan muhacir arkadaşımın evinde
suyu ayrandan çok yemeği yiyince halimize şükretmiş, Amcamın telef ettiği
yoğurtlara hayıflanır olmuş, onun bu davranışına acır olmuştum.
Araştırıp bulmuştum. Meğerse Nine’min tarlalarda çalışıp yaşlı haliyle sırtında
ot taşımasına kızıyor, ipini ve orağını saklıyor, bununla yetinmeyip sonuca
odaklanıyordu. Ama bu da neticesiz kalıyor, olan o güzelim yoğurtlara oluyor
bana da ağız şapırdatmak kalıyordu.
Kahvelerde okey oynamasına kızan babasına aldırmıyor ama ona karşılık ta
vermiyordu. Eminim ki bu davranışları onun baba duası almasına mani oluyordu.
İlk bisikleti yine o aldı. İlk vitrini mahalleye gelen ve sırtında bağırarak
sattığı vitrini alarak evinin bir köşesine koydurmuş içini fincanlarla
doldurmuştu. Bunu karısı mı yapmış ona kabul ettirmişti yoksa o mu karar
vermişti şimdi hatırlayamıyorum.
Demek ki ailede modernist anlamda ilk yenilikler onunla başlamıştı. Ki o
zamanlar bisiklete şeytanarabası deniyordu. Ve evlerimiz sahabe evleri gibi
eşyasızdı. Yer yatakları oturmak için iskemleler en iyi mobilyalarımız
sayılırdı. Sonra demir karyolalar ardından tek kişilik demir divanlar ve en son
basit koltuk ve çekyatlar. Orlon yataklar geldiğinde pamuk yataklarımıza veda etmiş,
onların yerini daha sonra sünger yataklar almıştı. Kısa zaman sonra bel
ağrısından kırılmıştı, gencimiz, yaşlımız. Daha sonra sert süngerler arayacak
en son modern yataklara kavuşacaktık.
Bana ilk sigarayı sigaraya alkollü içki kadar düşman olan babama inat çok küçük
yaşlarda babamdan gizli gizli o içirmişti. Belki büyük abime de o içirmiştir.
Bu yüzden ailede ilk sigaraya başlayan büyük abim ve belli yaşa gelince ben
olmuştum. Benden küçük kardeşim yıllar sonra sigaraya başlayacaktı. Ona da
içirmişti muhakkak. Ben sigara tiryakisi olunca amcam zorla bana sigara içirir
karşılıklı tellendirirdik. Aynı davran
Aynı işi kağıt oynamada da uygulamış, ama bana kahvede kağıt oynatamamış büyük
abimle uzun yıllar kağıt ve okey oynamaktan büyük zevk aldığını keyifli keyifli
anlatır olmuştu. Okeyin adı fayans dizmekti. Dedem amcamların nereye gittiğini
sorgulayınca ona fayans dizmeye gittiklerini, saf temiz, dünya işleriyle
kirlenmemiş adamı kandırırlardı. Aksi halde onun tepkisi ağır olurdu. Bir gün
bu ne fayansmış diz diz bitmiyor diye şikayet ettiğini anlatıp eğlenirler.
Evine ilk televizyon alan da oydu. O TV siyah beyazdı, biz yalnızca onun evine
gidince TV seyretmek mutluluğuna erecektik.
Ahmet Kemal