Ailem ve Ben ABDURRAHMAN DAYIM YAHUT HAFIZ ZİYA




Uzun yıllar Almanya'da çalıştı. Biz hep O'nu ‘Almanya''daki Dayım'' diye anardık. Dönmüştü, kesin dönüş yapmıştı. Derince''de ev yapmış oraya yerleşmişti.
Babasının evine bile pek gelmiyordu. Yengemi daha fazla görüyorduk. Oldukça resmiydi. Şaka falan yapmazdı. Bizi de pek fazla sevdiğini sanmıyorum. İnsanlara karşı soğuktu. Bu soğukluğun nedenini o zamanlar keşfedememiştim. Yıllar sonra öğrendiğim bir olay bana bu davranış stilinin nedenini açıklamıştı.
Dedem köyde oturuyordu. Dayımı hafız olsun diye kente amcasının yanına göndermişti. Amcasının evinde hem hafızlık yapıyor hem de kalıyordu. Yengem onunla birlikte evinde kalan birkaç komşu çocuğunu daha bakıyor, hatta anlatıldığına göre onları leğende yıkıyordu. Leğende yıkamak tabiri banyo yaptırmak anlamına geliyor çünkü o zamanlar çocuklar kışın üşütmesinler diye leğende yıkanırdı.
Bunun için midir nedir kentin bu mahallesini hatta bu kenti hiç sevmez önceleri kente bağlı o küçük beldeden – daha sonraları büyük bir ilçe olmuştu- hiç çıkmazdı.
Babasına karşı geldiği hep söylenir, bir çocuğunun da O''na mutlaka karşı geleceği konuşulurdu. Sonunda bu da oldu. Büyük oğlu babasıyla annesi arası arasında bir tartışmada annesinin tarafını tutmuş, babası sert karşılık verince O''na karşı gelmişti. Men dakka dukka. ‘İşte sonunda yaptığını buldu.'' dediler.
Almanya''da on yıl civarında kaldıktan sonra evine döndüğü, hanımını boşayıp genç kadın almak istediği hep söylenir dururdu. Ama bunu hiçbir zaman gerçekleştiremedi.
Müteahhitliğe başladı. Çift daireli yaptığı binadaki dairelerin bir kısmını karısına satıp yeni bir inşaata koyuldu. Onu tamamlayıp bir kısmını satmıştı ki depremde yıkıldı. Çok üzüldü. Binanın ustalık kısmını çoğunlukla kendisi yapmıştı.
Ömrünün sonlarında beş vakit camiye gider, namaz aralarında cami kahvesinde otururdu. Artık yapacak bir işi de kalmamıştı. Bazen de evinin altında oğlunun açtığı bakkalda takılırdı. Emekliliğinin olmamasından pek yakınırdı. Fazla çevresi yoktu. Bizimle oturmayı sever olmuştu. Çay paralarını hep O öderdi. Bizim eve geldiğinde iğne üzerinde oturur gibiydi. ‘Ziyaretin iyisi kısa sürendir'' der gibiydi hep. Ömrünün son zamanında ciğerleri su topladı. Evin pencerelerini pimapen yaptırmıştı. Kapıyı pencereyi hiç açtırmıyordu. Bu onun hastalanmasına sebep oldu. Hastaneyi çok sevmişti. Oradan çıkınca fazla yaşamadı.

Ahmet Kemal


( Abdurrahman Dayım Yahut Hafız Ziya başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 2.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.