Zemheri
soğuklarındayım.
Gönül kapılarım ardına
kadar açık.
Ellerim cebimde kara
kara düşünüyorum.
Deliler misali kendimle
konuşuyorum.
Uçmakta zorlanan bir
serçe gördüm.
Usulce yaklaştım ona.
Mahirce tuttum onu “
niye uçmakta zorlanıyorsun”dedim
Utanırcasına
gözlerimin içine baktı ve bir şey söylemedi.
Avuçlarımın sıcaklığı
onu mutlu etmişti sanki…
Okşadım ve öptüm.
Öpünce seviçten yorgun
kanatlarını çırptı.
Konuşunca sanki beni
anlıyordu.
Hal ve ahvali tıpa tıp
beni andırıyordu.
Karanlık çıkmaz
sokaklarda kalmışlar gibi çar naçardım.
Rabbim hiç kimseyi
çar naçar etmesin!
Bir zalim yüzünden
mutluluğu unutalı yıllar oldu.
İnsanlar zalim
olmuşlar.
Son cümleyi başta
söylüyorlar.
Yediği tabağı
kirletiyorlar.
Bindiği dalı
kesiyorlar.
Bunlarla yaşamaktan
yoruldum aşk ve şevkim tamamen tükendi.
Uçmaktan yorulmuş bir
serçeye özenir oldum.
Beni bana küstürenleri
yerin göğün sahibine havale ediyorum.
Artık kulluk görevimi
de gerektiği gibi canı gönülden yapamıyorum.
Kendi kendime yabancı
olmuşum.
Çekilmişim kabuğuma
serçe misali boynum bükük mahzunum.
Mahzunluğum bazen
hoşuma gidiyor bazen de üzülüyorum.
Şen şakrak biriydim
mahzunluk nedir bilmezdim.
Şimdi ise her daim
derin düşüncelerin girdabında ha boğuldum ha boğulacağım.
Çaresizlik ne zormuş
şimdi anladım.
Çaresiz olmak ateşten
gömleği giymekten kat be kat betermiş.
Yarabbi yalvarıyorum
sana çaresizliğimi bir an önce bertaraf et!
Gülmeye hasret olan
asık suratım gülsün!
Gülsün ki güldüğümü
gören sevenlerim de benim için içerlenmesin artık.
Bu düşünceler
içindeyken serçenin elimden uçmak istediğini anladım.
Bıraktım uçtu ama
rahat uçamadığı belliydi.
Kurumuş bir ağacın en
üsteki dalına kondu birkaç kez öttü.
Ötünce yanına başka
bir serçe gelip kondu.
Kur yapmaya
başladılar.
Ben de onları
seyrediyordum.
Seyrederken ilk âşık
olduğum günlerim aklıma geldi.
Derinden bir ah çektim. Hayıflandım.
Zira meftun olduğum
dünyalar güzeli kızın gamzeli gülüşleri geldi gözlerimin önüne.
Güldüğünde
yanaklarında sanki Muhammedi güller açıyordu.
Hiç kimseye gülmek bu
kadar yakışmıyordu ona yakıştığı kadar.
Her zaman ki gibi felek
yine güldürmedi.
Ne yaptıysam kendimi
ona kabul ettiremedim.
Bir keresinde celalli
ve haşin bakışları
Sevdalı yüreğime ağılı
ok saplanmış gibi sandım.
Nefes alıp vermekte
zorlandığım anlarım geldi aklıma.
Ama her şeye rağmen o
günleri çok özlüyorum.
Keşke şimdi karşımda
oturuyor olsaydı.
Ve yine gül dökülen
yanaklarıyla bana bir gülseydi
Varımı yoğumu her
şeyimi seve seve verirdim.
Şimdi her şeye hasret
yaşıyorum.
Bu da benim çok zoruma
gidiyor.
Hatta öylesine zoruma
gidiyor ki bunu anlatmaya kalksam,
Kelime dağarcığım
yetmez.
Kalemime mürekkep
dayanmaz.
30 Eylül-O4/ Ekim/2022