İnanç belli bir düşünce ve söylem çevrimi içinde sonu gelmez düşünce çıvlamalarına düşmeden, kendimizi sorgulara kapamaktı. Elbette kısa bir süreliğine bu da bir yoldu. Fakat kişisi düşünceyi değil de kolektif düşünmeyi nadasa alırsak bu durum da çıkmaz sokak olur.

Oysa kişi kendi inancı içinde kendisini nadasa bıraksa bile toplumun akışı içinde toplum en kötü zaman içinde kendisini nadasa bırakmaz. Nadasa bırakılan düşünce köleci oluşmanın sorgulayıcı düşüncelere kendisini kapatma yatkınlığıydı.

Kolektif düşünce karmaşık ve yorulma isteyen bir kavrayıştı. Kişi mülk sahibi gibi yalın ve kolaycı düşünce eksenindeki vaatler içinde güya kendisine pay çıkartır. Bu vaat dâhilindeki kişiler, kendi iç seslerinin tamah ve hoşlanışı ile bencil iştahlarının peşine düştüler.

Açlık, enerji sağlamalı enerji dönüşümü dediğimiz mana duyumudur. Açlık hayatın ve türümüzün üzerinde akan gerçekliğiyle bir manadır. Açlık kolektif yapıların, kolektif bilincin, kolektif davranışıyla; kolektif inşa sistemindeki polar bağlanmanın temelidir.

Bu açlık temelledir ki çevreden organizma içine ve toplum içine enerji giriş çıkışları vardır. Hayat denen özne çevreyi açlık denen enerji giriş çıkışı mana ile anlar. Açlığın korunum manasıyla çevresinde girişir.

Hayatın enerji sağlama ve enerjiyi harcama işi yine hayatın kendi beslenmesine; kendisini savunmasına, barınmasına, neslinin devamı gibi bencilce olan iç yasaların korunmasına doğru akış yapar olacaktı.

Enerji sağlayıcı ve enerji düzenini koruyucu olan açlık dürtüsü kişilerin eksiğini birbiri üzerinde tamamlatıcı çevrimleriyle açlık kişileri, kolektif yasaların bağlaştırıcı eğimi içine sokacaktı.

Kişi enerji sağlarken (besin bulup besin tüketirken) enerji harcar. Yine kişi kendisini savunurken, yavruya bakarken vs. enerji harcar. Bunlar eş anlı akış içinde başlaması ve sürmesi gereken süreçlerdir. Bu eş anlı süreçler tekil kişi zamanlı akış üzerinde kolay kolay gerçekleşemezler

İşte kolektif bağdaştırıcılar kişilerin bu eksiğini birbiri üzerinde yapılan çevrimlerle tamamlatır. Kolektif bağdaştırıcılar avcıların savunma işini koruyucular üzerinde, koruyucuların beslenme isini de avcılar üzerinde tamamlatmayı, eş anlı başlatan süreçlerdi.

Kolektif bağlaştırıcılar, bileşik süreçleri eş anlı başlatan hızlanmaydı. Cılız akan bir su yatağına orda burada, sağda ve soldaki diğer cılız akışları eklediğimizde yeni bir akış yeni bir hız ve yeni bir potansiyel oluşur. Yani akış hızlanır.

Tek kişi cılız bir akıştır. Kolektif bağdaştırıcılarla sağlanan katılım nedenle tek kişilik cılız akış hızlanmıştır.  Kolektif bağdaşma içinde enerji sağlama ve enerji tüketimine bağlı kişinin olası endişe kaygıları güvenliğe dönüşüyordu. Hem de kişi kolektif bağ içinde enerjiyi sağlama ve enerjiyi tüketme işini yarınlar içi de garanti ediyordu.

Açlık; bir mana algısıyla değil, aksine enerji çevrimi gibi belirişlerdeki somut maddi algılarımızla vardı. Somut algılı açlık, maddi inşalarla birlikte ve eşanlı yaşanan bir eylem alanıydı. Açlık gibi temel ihtiyaçlar hiyerarşisinin birbiri üzerinde somut sağlatması olan kolektif alanda da bu somutluk nedenle kolektif bir mana anlayışı vardı

Açlık hem deneyseldi. Hem uygulamaydı. Kolektif yapılarda deneysel ve uygulamalıydı. Bu nedenle kolektif yapıların kolektif çıkarımlarla yapılan tasarımlar kolektif bağdaştırma adına “içince” davranıştılar.

İşte “içince ya da amaçlı” olan bir kolektif algı deneyimi, groteski anlama gibi fosil kayıt içine yerleşmekle bir anlama anlatım kalıbı olacaktı. Bu kalıp anlayış nedenle kişi "elma insanın yemesi için" diyen bir içince anlayışın içinde olacaktı.

Kolektif yapılar ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi somut çekiciler üzerine yapılan bindirişlerin bağdaşmasıydı. Hâlbuki köleci yapı neden dolayı dağıtıldığı hiç bilinmeyen soyut bir rızk dağıtma işiyle, yine bizim için olma gibi köleci bir anlayışla; inançtı. Oysa içincilik anlayışı doğada yoktu. Yer bizim için sarsılmıyordu. İçince anlayış tasarı yapan kolektif alanın içinciliğinde doğmuştu.

Kolektif zekâ; kolektif yaşanmış kolektif düşünce deneyimlerden çıkar. Madde ve mana eş anlı ve birlikte olsalar da kişi için mana sonradan ortaya konan bir algı ve çıkarımdır. Isı içinde yakma, manası da vardır.

Ama sobada elimizi yakmadan bu manayı çıkaramayız. Doğa olgu ve olaylarda mana çıkarmaz. Aksine doğada üssel belirimiyle belirsizler yasası vardır. Doğa gibi evren gibi yasa olan yerde, irade ve için gibi çıkarımlar olmaz.

İçin düşüncesi olan mana ancak üreten toplum içinde vardır. İrade bu üretimden ve üretim gücünden ileri gelir. Yani toplumdan önce ne irade ne içince anlayışıyla mana düşüncesi yoktu.

Toplum içindeki irade ve çıkarım gücü nedenle mana; kolektif olgu ve kolektif olaylardan önce vardır. Çünkü kolektifin gücü üretim gücünde de öncedir. Toplum içinde mana tasarıma dönüşmüştür.

Toplum ilgili kişileri eliyle manayı olgu ve olaylardan önce öngörü ve içince olarak tasarlar. Toplumdan ileri gelen irade nedenle toplum olgu ve olaydan önce düşündüğü bir tasımı simüle eder. Veya test eder. Ya da tasarımını yapar. Unutmayın ki tasarım yapmak kolektif yapılarla var ve tasarım işi ancak kolektif zamanlı, kolektif yapıyla kesikli süreklilik kazanır.


( İtifaklar Birer Referans Noktasıdırlar 76 başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 24.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.