MEVLANA’NIN
TEFEKKÜR DÜNYASI’NDAN
MEVLANA
TEFEKKÜRÜNÜN GÜNÜMÜZE ETKİLERİ
Mevlana,
749. Vuslat yıldönümünde her zamanki gibi manevi atmosfer içinde anılıyor.
Yurdun her yerinden hatta yurt dışından Mevlana dostları, aşk erleri kafileler
halinde geliyor Konya’mıza. Her yıl 07- 17 Aralık ayı şehrimiz cıvıl cıvıl
olur. Mevlana’ya atfedilen ama aslında İranlı şair Ebusaid Ebu’l Hayr’a ait
olan fakat Mevlana ile bütünleşen;
“Gel
ne olursan ol gel….” Sözüne uygun hareket ederek misafirimiz oluyor tüm Mevlana
âşıkları. Hoş gelmişler, sefa getirmişler.
Ölümünden sonra yaklaşık sekiz yüzyıl geçmesine rağmen
Mevlana unutulmamış, felsefesi kaybolmamıştır. Günümüzde, Mevlana’nın
görüşlerini temel alarak kurulan Mevleviliğe tüm dünyada gönül veren insanlar
vardır. Her yıl, Türkiye‘ de birçok ülkeden katılımcıyla Mevlana günü
düzenlenmekte, O’ nun felsefesi ve eserleri tartışılmaktadır. Mevlana ölümünden
sonra da insanları etkilemeye devam etmiştir. Bu insanlardan biri de Atatürk’
tür. Tanrı ve insana duyduğu engin sevgiyi sanatla besleyip geliştiren Mevlana felsefesinden
etkilenen ve en iyi biçimde özümseyen Yüce Atatürk, Mevlana'yı, “İslamiyeti
Türk ruhuna uyduran büyük bir reformist” olarak nitelemektedir. Bugün,
Mevlana hakkında yazılmış binlerce kitap, makale ve araştırma vardır. Günümüzün
en gelişmiş iletişim sistemi olan internette Mevlana hakkında on binden fazla
kaynak bulunmaktadır. Bütün bunlar Mevlana’ nın düşüncelerinin günümüzde de
geçerliliğini koruduğunun kanıtıdır. Mevlana’ nın unutulmamış olmasının en
önemli nedenleri, düşüncelerinin evrensel olması ve düşüncelerini şiir yoluyla
usta bir biçimde sunmasıdır.
Mevlana’nın felsefesi günümüzde de artan bir önemle varlığını
sürdürmektedir. Ne yazık ki, geçen sekiz yüzyıl sonunda savaşlar ve kavgalar
son bulmamış, Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüyle son vermek istediği kin ve nefret
varlığını sürdürmüştür. Bugün dünyamızın birçok yerinde var olan ve insanlığı
etkileyen ırkçılığa, şiddet ve hoşgörüsüzlüğe karşı; Mevlana'nın hoşgörülü ve
barışçı felsefesi benimsenirse, evrensel barış bizlere çok uzak olmayacaktır.
Özellikle, terör ve savaşın yoğun bir şekilde hissedildiği şu günlerde Mevlana
düşüncesinin önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Mevlana’nın çok önem verdiği ve
tutkuyla bağlandığı insanlar, hala bu sevgiyi ve hoşgörüyü anlayamamış, kendi
hayatlarına uygulayamamışlardır. Bu sebeple Mevlana felsefesinin tüm dünyaya
tanıtımı ayrı bir önem kazanmıştır. Günümüzde artık insanların farklılıklarına
hoşgörüyle bakabilmeyi ve birbirlerini sevebilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.
Bunun için de Anadolu hümanizminin kurucusu olan Mevlana öğretisi
yaygınlaşmalıdır.
Mevlana ve felsefesi,
bugün onu sevenlerin kalplerinde varlığını sürdürmektedir. Zaten kendidisi de
bunun farkındadır:
“ Mezarımızı yerde
aramayınız, bizim mezarımız bizi sevenlerin gönlündedir.”
Mevlana’nın
Tefekkürüne Etki Eden Faktörler
Mevlana’yı
iyi tanımak, O’nun tefekkür dünyasını bilebilmek için yetiştiği ortama bakmak
lazımdır. Yetiştiği ortam nasıldı? Hangi ilmi süreçlerden geçti? Tefekkürünü
oluşturan ve olgunlaştıran Hocaları kimdi? Neler öğrendi ve neler yaptı? Bunlar
bize ışık tutacak niteliktedir.
Mevlana Celaleddin Rumi 1207 yılında Horasan’da doğdu. İlk
derslerini bilginler sultanı ismiyle anılan babası Bahaeddin Veled’ten aldı.
Tasavvuf düşüncesiyle iç içe büyüyen Mevlana bir Ahi olan Şems Tebrizi ile
karşılaşınca kendi düşünceleri de şekillenmeye başladı. Mevlana Kur’an’a
hayrandı. “Ben Kuran’ın bendesiyim” demekten hoşlanıyordu.
Bunun yanında,
devrinin bütün sanat ve bilim hareketlerini takip ediyor, hadis, fıkıh gibi
İslam bilgileri konularında çağının rakipsiz uzmanı sayılıyordu. Mevlana,
13. yüzyılda Moğol akınları yüzünden sarsılan Anadolu’nun acısını, insanlığı,
hoşgörüyü ve barışı temel alan felsefesiyle hafifletti, yaraları sardı.
Bahaeddin Veled, Konya’da Altınapa (Altun-Aba/Altunpa)
medresesinde iki yıl müderrislik yaptıktan sonra 23 Şubat 1231 tarihinde vefat
etti. Bu sırada yirmi dört yaşında
bulunan Mevlana, babasının yerine geçip müderrislik yapmaya başladı.
Ertesi
yıl Mevlana’nın çocukluğu sırasında terbiyesiyle meşgul olan, Bahaeddin
veled’in müridlerinden Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi, şeyhini ziyaret
etmek için Konya’ya geldi. Ancak burada şeyhinin vefat ettiğini öğrendi.
Seyyid Burhaneddin,
Konya’ya gelince Larende’de bulunan Mevlana’ya mektup yazarak onu Konya’ya
çağırmış, buluştuklarında babasının hem zahir, hem hal ilimlerinde kâmil bir
şeyh olduğunu, kendisinin zahir ilimlerinde elde ettiği üstün dereceyi hal
ilimlerinde de kazanması gerektiğini söylemiş, bunun üzerine Mevlana, Seyyid
Burhaneddin’e mürid olup, dokuz yıl hizmet etmiştir.
Eflaki, Seyyid
Burhaneddin’in, buluştuklarından bir yıl sonra Mevlana’yı zahir ilimlerinde
(Müspet ilimlerde) daha da ilerlemesi için Şam’a gönderdiğini söyler.
Mevlana, Halep’te Hallaviye Medresesinde aynı zamanda şehrin
yöneticisi olan Kemaleddin İbni Adim’den ders almıştır.
Mevlana’nın; Arap dili ve edebiyatı, Lugat, Fıkıh, Tefsir ve Hadis
gibi ilimler başta olmak üzere akli ve nakli ilimlerden icazet aldığını
söyleyen Sipehsalar, onun Şam’da Muhyiddin İbnü’l- Arabî, Sadeddin-i Hammuyi,
Osman-ı Rumi (Türbesi Konya’da olup, Osman Rumi mahallesindedir), Evhadüddin-i
Kirmani ve Sadreddin-i Kon evi (Türbesi Konya’dadır. Kendi adıyla mahallede
camiinin avlusunda yatmaktadır) ile uzun süre sohbet ettiğini belirtir.
Mevlana’nın babası
Bahaeddin Veled, bulunduğu ve yolculuğu sırasında uğradığı şehirlerde daima
devlet adamlarının ve ilim erbabının teveccühünü kazanmış bir zattı. Anadolu
Selçuklularının en güçlü sultanlarından olan Alaaddin Keykubad I, Konya’daki
ikameti esnasında ona büyük hürmet göstermiş, hatta onun müridi olmuştu.
Diğer Selçuklu sultanları, Mevlana’ya da hürmet göstermiş hatta
Rükneddin Kılıçaslan, Mevlana’nın müridi ve “Oğul” diye hitabettiği
kişilerdendi.
Mevlana’da tefekkürü oluşturan,
düşünce ve fikir atmosferini şekillendiren birinci faktör çevresi ise, ikinci
faktör eserleridir. Eserleri ile bütün dünyaya seslenmiş, insanlara eğitim
vermiş, ölümsüzlüğünü kanıtlamıştır.
İnsan olanın ortaya
bir eser bırakması kaçınılmaz bir durumdur. Eserler, insanları unutulmaz kılar,
ebedileştirir, ölümsüzlüğünü ispat eder. Eser, bir çeşit sadaka-i
cariyedir.
MEVLANA’NIN TEFEKKÜR DÜNYASI/ Kazım Öztürk/ Tebeşir Yayınları)