Seni sevmemek için çabaladığım soytarı gecelerin, cehennem sofrasına yâr olduğunu öğrendim. Sevilmekteymişsin, kanlı bıçaklı hadiselerin meşum kadınları tarafından. Günlerin sensizliğe örüldüğü saniyelerde balıksırtı oldu sevişim. Oltasız, bir saçın Perperişan sen damlasında yağmur değdi o kızın saçlarına. Sevmek, beş çayına kalmaya söz verip gece âlemlerinde seveni perişan etmekmiş sende.

Kalbinin uğur cehennemine külfetli deryaların bensiz hadiseleri değmiş. Uzaksın bana, hatırlanmadığım kadar. Köşe başlarında sana değer diye ruhum, çok bekledim. Boş bir çabanın yağmalanan ve çamur değmesin diye uzaklara kaçan gerçeğiydin. Seni sevdiğim için utanıyorum şimdi.

Celladı müsveddeler olur kalemimin. Kâğıtların beyazlığına sensizlik imza atar diye bütün kâğıtları nefretimle yaktım. Artık parmaklarımın şiddetinde nefes alan klavyelerin öz mefhumuyum.

Seni sararak kalbime, otuz üçün elliye yer açtığı sokaklarca koşturacaktım aşkımı sana. Hiç hak etmedin.

Elli yol olsa da sana, elli kere buluşmak mümkün olsa da kaderde; seni artık bağrımın püsküllü sensizliğine ilmek ilmek öremem.

Seni sevmemek için çabaladığım sensiz günlerde senden nefret edememeyi sevdim. Aşığın kalbi, ucuza satılan bir ümit misali… Suların berraklığında yüzümü yıkadığım her an, şükürler olsun sevdasında bir başka kadının yüzünü ıslatıyorsun onu her öpüşünde. Bir başka kadının kalbinin anahtarına ulaşmak için şifalar döküyorsun, kurşun dökmek yerine…

Sana kalamadığı namuslu kalemlerin, kırtasiyeden bir kitap alana bir sensizlik bedava misali can havliyle sırf okumak adına sensizliği istediği absürt bir yerdeyim.

Bu keşmekeşlerin, bu sokakların, bu zindanların, bu sensiz diyarların dünyamda dönüp durduğu gerçekte yağmurun kalbime sağanak olduğu gecelerdeyim.

İstemiyorum böyle sevmek. Duvarlar yalvarmasın Tanrıma, istemem böyle sevmek!

Duvarların yalnızlığına meydan okuyan bir kalbim olur, yalnızca; seni istemem kaderin zulüm harbinden.

Sen, sevmeyi bilmeyen yazık adam; şarkılar sustuğundan beri kalbimin kilidini çözmüyorum. Korkuyorum artık sevmekten. Kaç darbe yediysem aşk savaşında, gazi olmak hakkımı talep ediyorum sevdalarca. Sana, bana, bütün bu girdaplara değerse var git yolumun yolundan!

Aşkı anlatan o satırların aşka kepenkleri kapatıp acılarını demde yaşadığı firarlardayım. Kendimi bulursam, sana düşerim sevmek aczimden. İstemem. Haciz gelir sevmekten, bütün bir kalbi ölüm diye üstüme alınırlar. Tutuklanırım sevebilmek cesaretimden.  

Harfler birbirinden ayrıldı, senin yolunun hadsiz ışıkları bana yanmıyormuş meğer. Sokak lambalarının karanlığı aydınlatmak gerçeğinde, kaderimiz bizim için yürümüyormuş bizimle el ele.

Bu duvarlar şahidim; pencereme vuran hüznün bulut zannedildiği hayallerce bu yokluk şahidim…

Seni sevmek istemiyorum. Kalbim, kalbimin refakatçi utanmazlığı; gidebilirsin sahiden.

Gözyaşım akmaz oldu, zincirlere vuruldu ümitler…

Kapının tokmağından bir ses duyuldu ezberden, “Ben, aşk” dedi.

Eğer sen de varsan onun yanında, geldiysen, git hemen!

Bu kalpte, böyle bir diyetle sana doyamamak furyasından lekelerce, seni almam gönül evime…

Sen, sevmeyi bilmeyen yazık adam; tüh’ler ve vah’lar seni bekler istasyonda.

Biletin, unutuşum; ve on sekiz numaralı koltukta yerin hazır…

Sahiden, inandın mı bensiz gerçek bir aşkı bulacağına?

Elli kere kat etsen de aşk yolunu, sana aşklar hep uğurlar ola…

Dilara AKSOY

( Tüh Ve Vah başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 13.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.