Eğitimde Sevgi Ayarı
EĞİTİMDE SEVGİ AYARI

Öğrenci okulu sevmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı okulları sevdirmek için ne yapıyor acaba? Çirkin mimari mi sevdirecek okulları. Beton yığını, yeşile yer vermeyen, her biri bir kışla misali soğuk, hapishane gibi sıkıcı...Okullarda öğrenci sayısı arttıkça yapılaşma artmış, oyun ve dinlenme alanları yok denecek kadar azalmıştır.

Öğretmen notla tehdit eder, sınıfa hakim olmayı bilmez, dersi ve kendisini sevdirmez, sevdiremez, tek çıkış yolu azarlama, disiplin ve tehdit kalmıştır. Anaokulunda sevgiyle kaynaşan yavru, ilk okulda bu sevgiyi kaybetmekte, orta okulda hırçınlaşmakta, lisede çeteleşmekte, üniversitede toplum düşmanı olmakta, bitirince de ailesinin başına bela, işsiz bir fert olarak problem üretmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı acaba bu analizleri yapıp çare üretmekte midir? Üretiyorsa biz bir eğitimci olarak neden farkına varamıyoruz. Yani yapılan okullar mimari olarak biraz değişiklik arz etse de, yeşil alan olarak iç açıcı bir noktaya gelen atılımlara rast gelinmemektedir.

İkinci olarak eğitim kadrosunun motivasyonları konusu üzerinde duruluyor mu? Neden Milli Eğitim Akademisi okullarda ders yönetimine odaklanan alt yapıyı sağlayamıyor. Böyle bir akademi, ya da akademik çalışma var mı? Sınıflar niye sevilen bir ortama dönüşmüyor? Aksine hiçbir tasarım ruhu taşımayan, hapishane koğuşlarına dönüştürülmüş bu sınıflarda öğrencinin nasıl mutlu olmasını sağlayabilirsiniz.

''Her şey yasak'' zihniyetiyle askeri komutlarla sınıfa alınan öğrencilerin bu bitmeyen askerlikten nasıl hoşnut olacağını düşünebiliyorsunuz? Neden Eğitim Bakanlığı bu konuda bir araştırma ve dönüştürmeye gitmiyor. Yüzyıllık sorunları bitiremediğinden mi bu konulara eğilemiyor acaba?

Öğretmenler hala sıkıcı öğretmen odalarında streslerini artıradursun, idareciler kendilerini lüks odalar yapmakta, 3, 5 senede bir onları değişmekte, velilerden zoraki topladıkları paraları keyfe-ma-yeşa harcamaktalar ve bu harcama konusunda kimseye hesap vermemektedirler. Bir kısmının bunları hesaplarına geçirerek zengin olduğu, bir kısmınınsa bu biriken paraları bankaya yatırarak ucuz kredi olarak kullanıp şirketler açtığı şayiaları ayyuka çıkmaktadır.

Okul koridorları ve lavaboların sevimsizliği, kantinlerin berbat dizaynı öğrencinin okuldan nefret etmese için yeter da artar bile. Teneffüslerde bile öğretmen azarından kurtulamayan öğrenci daha ne yapsın?. Öğle aralarında bile dışarı bırakılmayan öğrenci tam bir hapishaneden yaşadığını sanmakta, hele bir de yurtta kalıyorsa kendini Ebu Gureyb zindanlarında işkence gören Iraklı konumunda görmektedir.

Bir de kent içinde gürültünün ayyuka çıktığı yerlerde kalmış okulların öğretmen ve öğrencinin sinir sistemine yaptığı tahribatı hesap edersek durumun vahametini kavramış oluruz.

Okumaya ve dinlenmeye, ders dinlemeye ve anlamaya bu kadar ters bir ortamdaki okullaşma bugün öğrencinin okulları tam bir işkence yeri halinde görmesini sağlamıştır. Üstüne bir de kılık kıyafet mecburiyetinin baskısı hala sürdürülmekte, kütüphaneleri kilitleyen, öğrenciye hiç mi hiç güvenmeyen eğitim yönetimi eğitimi tam anlamıyla iflas noktasına getirmekredir. Yöneticilerimizin bu konularda düşünme zamanı gelmiştir, geçmiştir bile...
( Eğitimde Sevgi Ayarı başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 20.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.