Yıllar gelip geçerken seyrindeydik biz,Mecnunluk vardı yüreğimizde ağlıyordu deniz...Ne yılanlar varmış çatal dilli bilseniz.Kimi andacımızda kimi belki de bize bizden yakın.
Anlatacağım bu hikayenin dehlizlerine iyi bakın.

Bir evimiz olsun diledik tanrıdan,verdi şükür.Bahçeler içinde güller eyliyordu zikir.Yolu düştü bir zaman Lutuf dedi fakir.
Bu evin meğer ki binbir sahabesi varmış evvelden.Üveyikler korkarmış sert esen yelden.Oysa biz de adem oğluyduk gelmedik Çamlıbelden.Sandılar haramiyiz asıp keseriz başları.Gerçi istemeseler de oynattık bu ilde bazı taşları.Görmesem de hissediyorum celali bakışları.

Zaman zaman üstüne kondu geçti heşt vakit. Seven de vardı sevmeyen de sonra edebiyat oldu nakit.Oysa bu bahçenin gülleri ne güzelliklere şahit.Bülbülleri evvelden yaralı susar dilleri.
Düşerse yolu sağanağa uğrar yolları.Bir çınardı gölgesinde asrı gizler.Kaldı mı ki seviye söylenmemiş sözler.Hamalıydık gerçi şiiri latifin bizler.Gayrı kavgasını yazsak da olur yazmasak da.
Ev viran şimdilerde ,harami basmış gibi.Bilsek ki kimdedir bu cenabetin ipi.Oysa bahardı dün evvelsi...çıkmamıştı henüz boran ,tipi.

Eve yakındık,yanıldık...Bir en munisi bir yabanıldık.Duyduk ki beyoğlu cihat açmış sine-i şaire.Belli yine aynı kavga yakınsak daire.Neylersin görmez iken gördüğünü sanan köre.Bizde anı eyledik sitem bellesinler.Bırakın yansın hane-i viran yellesinler.

Açmadım daha çuvalın ağzını,zinhar bu garabette yıkım var.Temelsiz, iğreti örülmüşse duvar.Belki insaf ehli kamiller duyar.Sessizliğimiz sanılmaya gafletimizdir,zira o sessizlik bilesiniz masumiyetimizdir.

Biz edebiyat dedik bu bağın bahçenin dili.Uzandı bu letafete bir karadul eli.Neyler bundan sonra gel gör lutuf veli.Susar elbet koyup kalemi yerine...Gömer aşk-ı edebiyatı en derine.
...
Edebiyat aşkı latifti bunca dikenler arasında.Gül koklamaktı niyetimiz gazelleri dökenler arasında.Ne gül kalmış ne bahçesi lalenin.Belki duyulan inleme kamışın,kardelenin.Ney sesiyle uyanırdık her sabah gözlerimiz yorgun.Sanki içselimizde şiir kırgın.Yok, ne şiiri ağlatırım bir aşk için.Ne dilimi bağlatırım yalandan köşk için.

Sizin olsun bu yalancı bahar kurgulu dünya.Kavgamız sürecek yazsak da suya.Düşmek bir dahakine kalkmak içindir ya.Kurmuştuk bir lalezar güya.Olmadı,bizim olan bize yar.Gezginiz ya gezeriz diyar diyar.Belki bugün düşer yolumuz İstanbul aşüftesine.Söyleriz şiirleri balık ekmek niyetine.Aşiyanda dostlarla seyrederiz Haliç'i...doyumsayıp maviyi.Yad ederiz yürek bugusunda kaybımız zaiyi...

Dostlar vardır ,dost yürekler muzaffer bu gece.Anlaşılmazlıklar ülkesine sefer bu gece.Tanrı mısın ey kafir bir de ısrarın neyin kavgası.Belli ki ikbalin hiçlik olmayan şeyin kavgası.Bu edebiyata düşman mankurt beyin kavgası.Olmaz olsun böylesi fosforlu karadullar kimsiniz.
Sanmayın bu cenahta ebedi muhkimsiz.Eser bir kara yel masumiyetiniz kirlenir düştüğü yerde.Hani aşkınız ,hani edebiyatınız nerde...
...
Kime sorarız ,ne kadar ediptir adap bilir muhtabımız.Belli ki duyduğundan değil bildiğinden haz alır muhatabımız.Keşki öyle olaydı,anlayaydı edebiyatı latiften.Arif olurmuş zerafetinden feyizlenen gaip ariften.Bir muallaktayız şimdi ne yapsak ne etsek.Yanmaya meylimiz gahi yansak ,tütsek.Kamış olmak kavlimiz bu bataklıkta ney sesinCe.Doluya yakalanmak da var bu fırtına kesince.Ne vatan kalır ne hane-i gülzar fırtına esince.

Gelin canlar bu huzura bir şiiri han kuralım.Gelmez ise hancı tiz ilde hana biz varalım.Dün var idi bu kavga-i muhabbet kim kaldı.Kimi kulak dedi kimi göz ,hangisi kaldı.Mana ise bakınız düdüğü para vermeyenler çaldı.Billahi gelip geçer hepsi bu hal yine aynı haldi.

Elbet aşk yoğ ise hepsi yavan,salaş...Ne anlamı kalır sevisiz ummana düşse bir taş.İhlas ile,aşkı yoğuracağız yavaş yavaş.
Ancak biline bitmeyecek bu edepsiz savaş.

Bırakın şimdi vebalsiz sen-beni.Çıkaralım HEMEN, batmış yüreğimize dikeni.Yok bunun geci erkeni...Eğer aşıksak, şiirse ekmeğimiz aşımız.Ağrıyacak elbet ağrısız başımız.Anlamasın isterse dost arka taşımız.

Onlar ki kemali parada pulda arayadursunlar,biz edebiyat dedik.
Kainatı mekanımız edebiyatı aşımız belledik.Ne yalan biliriz latif değilse söz,ne yalancıya taam eyleriz.Dilimiz döndüğünce her alçaklığı çekinmez söyleriz.Hürriyete aşığız esaretimiz olsa da.Meyletmeyiz faniye eteğimiz kum dolsa da...

Aslını biliriz,kaynatmayla olmuyor şeker,Uşaklık ruhta olsa gerek pisliğini üstüne döker.Soysuzdan bey yaparsın aslına çeker.

Ya da vakti gelmişse kırkıma...ne diyelim bu zevahir bu takıma.Biz bizi biliriz anlattık bir bakıma.Anlayana vebal yok lutuf veliden.Anlamayana kırk satır mı ,kırk katır mı bu deliden.
...

( Böyle Olurmuş Hikayesi Densizin Veda Değil Manzum Hikaye başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 8.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.