Bir önceki bölüm finali
- Aşkından deliye dönmüş, adeta meczup olmuş güzel bir kadın
Onun arzu, tutku ve isteklerine, misilsiz bir yetiyle, hiç eksiksiz cevap verebilen eşsiz bir erkek
Ve bu efsane aşkı, yaşlı gözlerle, yutkunarak, kıskanarak, kudurarak izleyen bir yancı -
Ne yaparsa yapsın, Leydi'den aşkına bir türlü karşılık alamayan dilencimiz
Yalvarmanın, yakarmanın, taklanın, yalakalığın dozunu iyiden iyiye arttırmış
Leydi'ye "önümüzdeki kurban, koç alma, beni kes
Kışın odunun biterse beni yak
Tarlandaki sabana, sarıkız'ı değil, beni bağla
Bekçiliği de güzel yaparım, aha bu da boynuma takacağın tasma
Çamaşırı bulaşığı temizliği ütüyü yemeği ben hallederim, sen kendini kasma" şeklinde
İpe sapa gelmez sözler edip, dilenciliğin, ve alçak sürünmenin sınırlarını zorluyordu.
Onu zerre kadar iplemeyen, hiçbir zaman, hiçbir yerde takmayan, yüzüne bile bakmayan Leydi
Bütün zamanını, ölürcesine sevdiği, meftunu olduğu, kollarında can bulduğu
Biricik aşkı, tek sevgilisi, canı, nefesi, ömrü, bir tanesi canoğlan'ı düşünmekle
Ve ona sevgi, tutku, şehvet, ihtiras dolu şiirler yazmakla geçiriyor
Yancının hayatlarından tamamen çıkmasını, onları rahat bırakmasını
Hatta mümkünse buharlaşıp, uzaklarındaki dağlara gitmesini istiyordu.
Leydi tarafından asla sevilmeyeceği ve istenmeyeceği gerçeğini görmemekte direnen yancı
Eşine az rastlanır, tedaviye muhtaç, üzerine tezler yazılabilecek bir embesildi
O, kendi kendine oynadığı körebe oyununun, gerçekten de kör, ebesiydi
Kim bilir, belki de suçlu, doğduğunda onu çok uzun süre başaşağı tutan
Ve poposunu haddinden fazla şaplaklayan ebesiydi.
Bir ömür gerçek aşkı arayan ve sonunda onu canoğlan'da bulan Leydi
İlk kez, mutluluğu, sevgiyi, tutkuyu tatmış, kabuk bağlayan yaralarını
Adeta iksirli bir tiryak, efsunlu bir Merhem, tılsımlı bir kapsül olan, canoğlan'la kapamıştı.
Bir yandan, o akşam yemeğe gelecek olan canoğlan için
Birbirinden leziz taamlar, kumanyalar, gül kokulu şerbetler hazırlarken
Bir yandan da, if you go away şarkısını mırıldanıp
18'lik kız edasıyla, ceylan gibi sekerek, neşe içinde raks ediyordu.
Nasıl etmesindi?
Bugüne kadar hiçbir kadının davetini kabul etmeyen ve evlerine gitmeyen canoğlan
Ona bir tolerans gösterip evine gelecekti
Ama çok dikkat etmeliydi
Canoğlan'ın, dayanılmaz cazibesine, eşsiz büyüsüne ve eritici bakışlarına kapılıp
Sululaşır, sırnaşır, haddinden fazla yanaşırsa, canoğlan öfke ve hiddetle masaya vurup
"Ben senin bildiğin erkeklerden değiliiimm"diyerek hışımla evi terk edebilirdi.
Diğer taraftan yancı, karşılıksız aşkının verdiği ızdırapla
Şener Şen'in Amerikalı filmindeki, çölde susuz kalan bahtsız aşık gibi
"Allah'ım kör et beni, Allah'ım kör et beni, kör etmeszen, körebe oyununa ebe et beni"
Diyerek, deli danalar gibi şuursuzca ortalıkta dolanıyor
"Leydiiii, Leyydiii, beni bırakıp deliler gibi canoğlanı sevdin
Ezik bir dilenci, ağlak bir yancı olmam dışında, suçum neydi"
Nidalarıyla yeri ğöğü inletiyordu.
Ama hayat böyleydi
Kimileri sevecek, sevilecek, öpülecek, okşanacak, koklanacak
Aşkın doruklarında sevdanın kitabını yazacak
Kimileri ise aşksızlığın karmakarışık, karanlık labirentlerinde kaybolup
Hüsranla avucunu yalayıp, ah vah edecekti
Bu da canoğlan'ın suçu değil, talih ve kaderdi.
Acaba, bu birbirlerine delicesine, sımsıkı bağlı iki aşığın
Başbaşa yiyecekleri romantik yemek nasıl geçecek
Yancı bunu öğrenirse fenalaşıp, kendinden geçecek
miydi?,
Devam edecek...
