ŞATHİYE

Şathiye/Şathiyat:

Ciddi bir düşünceyi, konuyu şaka ve alay eder gibi dile getiren deyişlerdir. Ayrıca makam-ı naz ehli olan, tasavvuf ve çoğunlukla da Alevi-Bektaşi şairlerinde görülen bu deyiş türü; Tanrı ile senli-benli konuşur ve şakalaşırcasına derin manalar içermektedir.

Ozanlarımızdan Kaygusuz Abdal’ın “Yücelerden Yüce Gördüm” diye başlayan ünlü şathiyesini yorumlamaya geçmeden önce, Kaygusuz Abdal’ın hayat hikâyesinden kısaca bahsedelim.

Kaygusuz Abdal

Asıl adı Gaybi olan Kaygusuz Abdal Alaiye (Alanya) beyinin oğludur. Alevi-Bektaşi edebiyatında çok yönlü ve renkli bir ozan sayılan Kaygusuz Abdal, 1341-1342 yıllarında Alaiye’de (Alanya) doğmuştur.

Söylenceye göre Gaybi bir gün ava çıkmış ve bir geyiği görünce ok atmış, ok geyiğin koltuğuna saplanınca geyik kaçmış. Gaybi geyiği kovalamış, geyik Abdal Musa Dergâhına girince Gaybi de peşinden girmiş, Abdal Musa’yı karşısında görünce şaşırmış. Abdal Musa: “Ne arıyorsun?” deyince, Gaybi “avladığım geyik buraya geldi onu arıyorum” der. Abdal Musa kolunu kaldırır ve Gaybi attığı okun Abdal Musa’nın koltuğunun altında olduğunu görünce bunda bir hikmetin olduğuna inanır ve Abdal Musa’nın dervişi olur. Dergâh’ta kırk yıl hizmet eder. Olgunlaşıp kemale erince, Abdal Musa tarafından Mısır Kahire’ye gönderilir.

Kaygusuz Sultan Dergâhı, Bektaşilerce Hacı Bektaş, Abdal Musa ve Kızıl Deli dergâhlarından sonra dördüncü dergâh olarak kabul edilir. Kaygusuz Abdal, 1444 yılında Kahire’de Hakk’a yürümüş ve dergâhın yanında bir mağarada toprağa sırlanmıştır.

Yücelerden yüce gördüm
Erbapsın sen koca Tanrı
Âlem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı

 “Yücelerden yüce gördüm, erbapsın sen koca Tanrı” Kaygusuz, bu dizelerde Tanrı’nın sonsuz varlık âleminde her şeyi yerli yerince var eden, varlığını her nesneye nakşeden yücelerden yüce, büyük usta ve erbap olduğunu ifade ediyor.

Âlem okur kelâm ile,
Sen okursun hece Tanrı.
Dizelerinde ise söz, söyleyiş biçimi, söyleme, mana ifade eden sözün özü ve doğrusu anlamına gelen kelâmı âlem okuyor… “Sen okursun hece Tanrı” dizesinde, Tanrı’nın bir hecede “Kûn” (ol) demesiyle varlık âleminin oluverdiğini ifade etmektedir.

 Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyü
Onları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı

 Asi kulları, hayrı-şerri, iyiyi-kötüyü, mazlumu- zalimi de hep sen yaratmışsın. Şöyle bir tarafta dursun diyerek onları bırakıp sen bir kenara, uca çıkmışsın Tanrı.

Bu dörtlükte izah edilen inanış ve anlayış biçimini aslında Kaygusuz Abdal, hafife alıyor. Bu sözlerin üzerindeki sır perdesini kaldırınca; hayır, iyilik Hakk’tan. Şer, kötülük insanın nefsindendir. Kötülüğün, şer’in olduğu yerde hak, hukuk yoktur. İşte Hakk’a hakikate karşı asi olanlardan uzaksın onlarla beraber değilsin anlamına gelen “Sen çıkmışın uca Tanrı” diyerek ifade ediyor Kaygusuz.

 Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı

 Kıldan köprü yaratmışsın, insanlar gelip geçsin diye, hele biz şöyle bir duralım yiğit isen sen geç Tanrı.

 İnanışta Kıldan ince kılıçtan keskince köprüden geçen cennete, geçemeyen cehenneme gidecek denir. Buna bu şekilde gerçekten de inananların olduğu bilinmektedir. Kaygusuz Abdal bu inanışla şaka yollu alay ederken konunun sırrını özünü de işaret ediyor.

 Kıldan ince köprü, Dört Kapı Kırk Makam’dır, Hakk’a giden doğru yoldur. Alevi- Bektaşi inancında ikrar vererek bu yolun yolcusu olunur.

Ömür boyu eline, diline, beline sahip; aşına, işine, eşine sadık olmak: Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamak, hakkına razı olmak, herkesin hakkını kendi hakkı gibi gözetmek ve ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı yapmamaktır. Gerçek anlamda insan olmanın da ana kuralı olan bu kurallar kıldan ince, kılıçtan keskince denilen köprünün aslını ifade etmektedir.

 Diğer zahiri anlam ise olgunlaşmamış yoz insanların yaşarken disipline edilmesi için, öte dünyada böyle birkıldan ince kılıçtan keskince köprüden bahsedilmektedir.

Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cur’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı

Kaygusuz Abdal der ey yaradan! gel şu demimizden/ dolumuzdan bir yudum da sen iç. Aramızdaki perdeyi kaldır, beraber gezelim Tanrı.

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancında Hak/Tanrı gönüldedir. Gönülde olan Hak/Tanrı ile aslında her an her yerde beraberiz. Kaygusuz bu birliği [Vahdet-i Vücut] ifade etmek için, muhabbet erkânında dem alırken, manada hep özümüzde olan o gerçeğe, Tanrı’ya demimizden bir yudum da sen iç ve perdeyi kaldır, beraber olalım, gezelim demektedir.

Hak her yerde hazır, nazır özdeyişi de burada ifade edilirken Tanrı ile işte böyle senli benli konuşuluyor ki, bu da onunla yakınlık ve bütünlük anlamındadır.

 
Sözlük:
Bilece: Beraberce, beraber, birlikte.
Cur’a: Tek yudum, bir içimlik, bir yudumluk.
Deyü: Diye.
Erbap: Ehil, becerikli, mahir.
Hece: Ağızdan bir defada çıkan ses.
Kelâm: Söz, söyleyiş biçimi, söyleme, mana ifade eden sözün özü ve doğrusu.

http://www.asikremzani.net/makale/Deyislerin_dili_24_Kaygusuz_Abdal.html

( Şathiye başlıklı yazı Ali Arslan tarafından 26.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu