İmtihan çetindi Asr-ı Saadet’te
Bir yanda ümmetine kıyamayan bir Peygamber,
Gözlerinden dökülen inci gibi yaşlar…
Diğer yanda cehennemî ızdırap yaşatan müşrik topluluğu,
Ellerinde cehennem topuzu…
Öyle bir çağ ki…
Kutlu başa reva görüldü işkencenin en iğrenci,
Hem de öyle kutlu bir baş ki!
İstese… eğer istese…
Altından iki dağın sağında ve solunda yürüyeceği aziz Peygamber,
Emrine âmâde yerdeki ve gökteki melekler…
Kâbe’nin dibinde ibadet ederken,
Ebu Cehil döktü devenin işkembesini.
Koşa koşa geldi güzeller güzeli kerîmesi…
“Ağlama kızım,” deyip Rasûlallah,
Teselli etti inci tanesini.
Fatıma’da ciğerleri dağlayan bir feryat…
“Eğer bizim başımıza gelenler gündüzlerin başına gelseydi,
Gündüzler gece olurdu,” deyip ceyhûn olan gözler,
Gökyüzünü bile galeyâna getiren
Acı, keder, hüzün dolu sözler…
Sahabe bir başka mazlum…
O zulüm altında,
İman dolu yüreklerin kükreyişine şahit âlemler.
Hubeyb, darağacına gerilirken
Sağına soluna bakınan bir çift göz…
Papanın ağzından dökülen zehir zemberek bir cümle:
“Muhammed’in senin yerinde olmasını ister miydin?”
Talihsizliği diz boyu…
Kendi çapında, cürmü kadar yer yaktığı alanda
Aklı sıra bir fırsat sundu,
Kâinatın Sultanı’nın arkadaşına.
Soru, şimşek gibi çaktı Hubeyb’in yüreğinde,
Hayretler içinde kalan bir bakış…
Dilden dökülen inci gibi bir nakış:
“Değil Efendim’in yerimde olmasını,
Ayağına bir dikenin bile batmasına razı olmam!”
İdam sehpası, bir şehidini daha uğurladı kahrolarak,
Bu yolda kullanılmanın acısını yaşayarak,
Her zerresiyle hüzne boyanarak,
Gözyaşında boğularak…
Cebrail kara haberi verince,
Tâ uzaklardan bir selam yankılandı semâda.
Hubeyb selam yolluyordu:
“Esselamu aleyküm, Ey Allah’ın Rasûlü.”
Ve “Ve aleyküm selam,” diyen o mübarek dille birlikte,
Gözler ağladı, yer ağladı, gök ağladı.
Ve buyurdu:
“Kardeşiniz Hubeyb şehit edildi.”
Yüreği yangın yeri…
Hiç gelmedi dünyaya böylesi bir hüzün Peygamberi,
Ümmetinin dertlisi.
Gıyaben cenaze namazı kılındı,
Uğurlandı Rabbine şehitler şehidi.
Cennetler Hubeyb’ine koştu,
Müştaktı zaten cennetler.
O aşıktı Sevgililer Sevgilisi’ne,
Kâinatın Sultanı’na.
Hûriler de onun gül yüzüne..
Hubeyb, şehadet şerbetiyle açtı orucunu…
Yazarın
Önceki Yazısı