Çıkma Teklifi 

"Acımı iliklerine kadar üşüten, hislerimi amansız bir mücadeleyle donduran o soğuğa dayanmak mümkün değildi, yağan buz taneleri bastırdıkça titrediğimiz o şuursuz gecenin hayatımızı en tersine çevireceğinden habersizdik.. Yüreğimden yükselen gözyaşlarıyla dolmuştu hasretim, sızımı dişleyen anıların içinde kıvranırken. Çaresizliğin, hasretin ve belirsizliğin içinde yaşamak, hiç bu kadar acı olmamıştı.. 

Ve aşk, ilk sorusunu cevaplamam üzere şıkları önüme serdi, bense hiç düşünmeden kovalamayı seçtim, sonuna kadar..Çünkü taze nefesler arasındaki sevgi cümbüşüne aşk demem ben, hiçbir zaman da demedim. Rengimi aşka sürmedim ben, ne gözlerimin rengini ne de tenimin. Aşk benim için küçük şehirler ve içindeki büyük düşlerimdi hep. Ve dibinde düşlediğim pencereler..."

Henüz on üç yaşındayım, depreme ortaokul son sınıfımda yakalandığım ailemle apar topar Kırşehir'e ben LGS (Lise Giriş Sınavı)'na girene kadar geçici olarak yerleşmiştik. Orada da hâliyle başka bir ortaokulda eğitimime devam etmek zorundaydım. Elbistan Ortaokulum'dan Sırrı Kardeş'e.. Okul ilkokul-ortaokul birleşikti, alt tarafta ilkokullular üst tarafta biz ortaokullular vardık. Ortakullarda 4 sınıf vardı, bunlardan iki tanesi (A ve C şubesi) alt-nomal sınıf, diğer iki tanesi (B ve D şubesi) seçme sınıftı. Yani seçilen öğrenciler, başarılı öğrenciler vardı bu seçme sınıflarda. 

Beni de yeni geldiğimden ötürü alt sınıfa koymuşlardı. İlk haftanın ilk iki günü o sınıfta devam ettikten sonra İngilizce öğretmenimiz İngilizcede olan ilerlememi ve başarımı görünce geldiğim okuldaki diğer ders notlarıma da bakmış ve sınıf öğretmenimle konuşup benim seçme sınıflardan birine gitmem gerektiğini söylemiş. 

Sınıf öğretmenim de hak verince müdüreyle konuşup beni oraya aldılar. Yani ikinci seçme sınıf, D şubesine. (İlk seçme sınıf çok daha fazla başarılı olduğu için o iş olmadı çünkü bunun için kendimi gerçekten kanıtlamam gerekiyordu. O kadar başarılı bir öğrenci olmadığım için ve zamanın aşırı kısıtlı olduğum için orayı hiç görmedim.) 

O sınıfta da birden bire kanımın kaynayıp önce hoşlanmaya başlayıp sonra da aşık olduğumu zannettiğim bir çocuk vardı, Adı Bahriydi. 1.80 boylarında, atletik, gözlüklü, samimi tipli bir çocuktu. Okula hep siyah eşofmanla gelirdi (Okul içinde en nefret ettiğim giyinme tarzıydı hala da öyle, buna rağmen o tipe nasıl baktım hala aklım almıyor.) Okulun kapanmasına bir hafta kalmıştı ve eğer acele etmezsem artık ona bunu söyleyecek hiçbir fırsatım da olmayacaktı. Dershanedeki yakın arkadaşlarımın da gazıyla nihayet ona hislerimi açıklamaya karar verdim. İçimdeki duygular çok fazla baskındı ve onları dışarı çıkarmam gerekiyordu, en azından ben öyle düşünüyordum. Teneffüste tenha bir yerde yakalayıp geçtim önüne "Ne olacaksa olsun." deyip söyleyiverdim:

-Bahri, şey.. bana karşı bir şeyler hissediyor musun?

Çok ciddi bir ifadeyle aynen şu cevabı verdi:

-Hayır.

Göğsümde bir sıcaklık ve kalbimde yoğun bir atış hissettim. Bu hem hayal kırıklığı hem de her zamanki heyecandı.
Yaklaşık bir dört beş saniye öylece bakıştık ve ardından çaresiz ve kekeleyerek şunları söyledim:

- Tamam, o halde hala arkadaşız.. değil mi?

- Evet.

Vurdumduymaz bir tavırla sınıfa geçti bense olayın hala etkisinde nefes nefese bir vaziyette dışarı çıktım. Ağırlaşmış yüreğimle bahçenin sonuna, oturabileceğim bir kaldırım taşına kadar yürüdüm. Nihayet oturduğumda elbette ağlamaya başladım. Ama üzüntüden ziyade pişmanlık gözyaşlarıydı bunlar. Adeta gururum ayaklar altına alınmış gibi hissediyordum, aylardır hayalini kurduğum o konuşma o sözler bir anda bir hiç uğruna mahvedilmişti.

Uzun bir soluk verdikten sonra sınıfta çıktım, her ne kadar hiç girmek istemesem de en azından 2 dersliğine daha kalmak zorundaydım. İçeri girdiğimde herkes bir anda sustu ve ardından birbirleriyle fısır fısır konuşmaya devam ettiler. Sınıf arkadaşım Zarife yanıma geldi, söyle dedi:

- Bahri'ye çıkma teklifi etmişsin, bu işin sonu idareyle bitme olasılığı çok yüksekmiş haberin olsun.

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü, tamam bu belki onun hiç hoşuna gitmeyecek bir hata olabilirdi ama bu disiplinle sonuçlanacağı anlamına gelmiyordu ki ben onu zorlayacak hiçbir davranışta bulunmamıştım, sadece hislerini merak edip bundan emin olmak istemiştim. 

Korku ve büyük bir hayal kırıklığı içinde dersin bitmesini bekledim, ders nihayet sona erdiğinde ise o gün bir daha sözü edilmemek üzere bitti. Ne idare ne ben ne o ne de başkası bir daha o okulda o konudan söz etmedi, ettiyse bile bunu hiçbirimiz duymadık. Zaten okulun kapanmasına çok yakın bir zamanda söylediğim için olay da daha fazla yayıomadı ve konu kapandı. Onu en son LGS'nin sınav arasında gördüğümü hatırlıyorum, o da son görüşümdü zaten. (LGS kendi okulumuzda oldu.) 

Şu an hala bir şey hissediyor musunuz derseniz zerre bir şey hissetmiyorum, ilk aşkım olmasına rağmen o aklıma gelince var olan bir hissim, bir duygum yok. Hatta nefretim bile yok çünkü insan bir zamanlar sevdiği için nefret eder.. O olaydan sonra da o gün hariç hiçbir şekilde aşk acısı çekmedim, ne tuhaf ki benim gibi takıntılı bir duygusal kişilikten öte bir tepkiydi bu. Pişman mıyım diye sorarsanız asla değilim, içimde kalmasından daha iyidir. Benim ilk aşk hikayem de bu, toksik ve gereksiz. Benim için o kadar önemli bir yere sahip değil ama bir o kadar da dersimi paşa paşa aldığım ilk aşkım olduğu için unutulmayanlar listesisne girmiş olabilir...

Rüya 


( Çıkma Teklifi başlıklı yazı Rüpatya tarafından 8.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu