Sami Hoca sabah pencereden süzülen ışıkla değil içinden geçen eksiklikle uyandı
Bir şey yarımdı
Bir kelime bir nefes bir mısra yoktu ama yokluğu vardı
Masasına oturdu
Kahvesi çoktan soğumuş defteri gece boyu açık kalmıştı
Sayfalar doluydu ama hiçbirinde o aradığı mısra yoktu
Bir zamanlar bir öğrencisine derste söylediği o küçük ama kalbinde yankı bırakan cümle
O gün sınıfta herkes susmuştu sadece o mısra konuşmuştu
Ama yıllar geçti o kelimeler bir sabah rüzgarına karıştı ve kayboldu
Elini alnına koydu bir an kendi gençliğine baktı
O yıllarda şiir onun için nefes gibiydi
Her cümlesi bir kalp atışı her dizesi bir dua
Ama şimdi o mısra olmadan kalbinin ritmi eksikti
Tam o sırada telefonu titredi
Bir mesaj
Hocam o gün derste söylediğiniz sözü hatırlamıyorum neydi o
Bir süre baktı ekrana
Gülümsedi
Demek hala bir yerlerde yaşıyorsun dedi içinden
Belki o mısra hiç kaybolmamıştı
Belki sadece yer değiştirmişti bir öğrencinin kalbinde sessizce bekliyordu
Defteri çevirdi
Kalemi eline aldı
Bir mısrayı kaybetmek diye başladı yazmaya
bazen insanın kendini bulmasıdır
Ama sonra durdu
Birden yıllar önceki o derse döndü zihni
Sıraların arasında bir öğrencinin gözlerinde o kelimenin yankısını gördü
Ve o an hatırladı kayıp mısrayı değil kaybettiği duyguyu bulmuştu
Kalemi deftere bıraktı
Pencereden içeri sabah rüzgarı girdi
Perde hafifçe kıpırdadı sanki yıllar önce kaçan o mısra geri dönüyordu
Belki tam olarak değil ama anlamı sesi nefesiyle
Demek ki dedi kendi kendine
şiir kelimelerin değil bekleyişin içinde büyüyormuş
Kahvesinden son bir yudum aldı
Gözlerini kapadı kalbinin içinden bir ses yükseldi
Belki o ses mısranın kendisiydi
belki sadece huzurdu
İsmail Gökkuş devam edecek