Köşebaşında Unutulan Mektup
Yağmur yeni dinmişti
şehrin kaldırımları sanki birinin hüzünlü hikâyesini taşıyormuş gibi parlıyordu
köşedeki eski posta kutusunun dibinde suya bulanmış bir zarf yatıyordu
mührü açılmamış üzeri solmuştu ama harflerin arasında hâlâ bir kalp atışı gizli gibiydi
bir adam durdu orada
elini cebine attı tereddütle eğildi o mektubu aldı
sanki bir yabancının değil kendi geçmişinin sesini tutuyordu parmaklarının ucunda
zarfın köşesinde bir isim yazılıydı
Elif
altında bir tarih
12 Mart 1989
zamanın unuttuğu bir sevda
rüzgârın önüne savrulmuş bir kelime yığını belki de
adam mektubu okumadan önce etrafına baktı
sanki Elif o an bir pencerenin ardından çıkıp “beni mi arıyordun” diyecekti
ama şehir suskundu
yalnızca uzaktan geçen bir otobüsün motor sesi yankılanıyordu
mektubu açtı
kâğıt nemliydi bazı kelimeler silinmişti ama kalanlar yetiyordu
>gidersen seni hangi köşede bekleyeceğimi bilmeyeceğim
ama bir köşe var senin adını fısıldıyor her gece
adamın boğazı düğümlendi
bu satırları yazan kadın yıllar önce kaybolmuştu
ne bir iz ne bir haber ne de bir veda bırakmıştı ardında
sadece bu mektup kalmıştı belki de
bir köşe başında unutulmuş
bir kalbin son nefesi gibi
şimdi o köşe yıllar sonra bir kalbi yeniden bulmuştu
adam gözlerini kapattı mektubu dudaklarına götürdü
bir zamanlar sevdiği kadının nefesi hâlâ o kâğıdın liflerinde dolaşıyordu sanki
gökyüzü tekrar ağladı o anda
yağmur mektubun mürekkebini silerken adam fısıldadı
artık seni buldum Elif ama çok geç
ve o köşe bir kez daha bir hikâyeyi yuttu
bir adamın kalbiyle bir mektup birleşti
şehir sessizce bir aşkı daha toprağa gömdü
İsmail Gökkuş