Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk, Türk kültürünün temeli, kaynağı olan Türk folkloruyla yakından ilgilenmiştir. Onun Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. sözü Türk kültürüne verdiği önemi en güzel şekilde açıklamaktadır.
Atatürkün sahip olduğu kültür değerleri içinde folklorumuzla ilgili olanlar ağırlık kazanmaktadır denebilir. Rumeli türkülerini çok iyi söyleyen Atatürk, mükemmel bir şekilde zeybek oynamakta idi. Atladım Bahçene Girdim, Alişimin Kaşları Kara, Ayağına Giymiş Sedef Nalini, Bülbülüm Altın Kafeste, Dağlar Dağlar, Gide Gide Yarelerim Derildi, Köşküm Var Deryaya Karşı, Maya Dağdan Kalkan Kazlar, Manastır, Pencere Açıldı Bilal Oğlan, Şahane Gözler, Yemenimin Uçları, Zeynep türkülerini çok sevdiği ve iyi söylediği bilinmektedir. Pencere Açıldı Bilal Oğlan Türküsünü Ankara Radyosu repertuarına bizzat Atatürk kazandırmıştır. Bizim hakiki musikimiz Anadolu halkında işitilebilir.(1930) sözüyle halk müziğimize verdiği önemi anlatmıştır. 1923-1924 yıllarında Sadi Yaver Atamana söyelediği şu sözlerde halk müziği çalışmalarına canlılık getirmiştir.
--Genç arkadaşıma teşekkür ederim. Bize Anadolunun güzel seslerini getirdi. Beyler! Şu gördüğünüz sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor.Bir milletin kültür hareketlerini ve seviyesini ,milli geleneklerine bağlı kalarak,medeni dünyanın kendisine
ayak uydurmaya mecbur olduğumuzu unutmamalıyız.Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri bu istikamette geliştirmeye ehemmiyet ve kıymet verilmelidir.
Atatürk döneminde bugünkü Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde Hars (Kültür) Müdürlüğü kurularak (1920) 1925 Yılında Seyfetin ve Sezai (Asal) Kardeşler Batı Anadoluya halk müziği derlemelerine gönderilmiş ,derlenen türküler aynı yıl Yurdumuzun Nağmeleri adıyla yayımlanmıştır.İstanbul Konservatuarı 1926-1929 yılları arasında Ana doluya 4 derleme gezisi düzenlenmiş,derlenen türkü ve oyun havaları 15 defter halinde yayımlanmıştır. Konservatuar 1932 yılında 5. derleme gezisini de gerçekleştirmiştir
1936 yılında Ankara Devlet Konservatuarının kurulmasından sonra halk müziği derlemelerine tekrar başlanmıştır.Atatürk döneminde 1937 ve 1938 yılında iki derleme gezisi yapılabilmiştir.1957 yılına kadar sürdürülen bu derlemeler sonucunda 7000 civarında ezgi derlenmiş,Atatürkün arzusu yerine gelmiştir.
1932 yılında Atatürkün emriyle kurulan Halkevlerinde de halk müziği,halk oyunları çalışmalarına önem verilmiş,birçok genç bağlama çalmayı öğrenmiş, konserler verilmiş, halk şairleri bu çalışmalara katılmıştır.
Atatürk zeybek oyunlarının Türk yiğitliğini, karakterini en iyi şekilde yansıttığına inanıyordu. 1933 yılında bir baloda zeybek oynadıktan sonra; İşte bizimde böyle erkekçe bir oyunumuz var. Demiştir.



Zeybeklerin kadın erkek her toplulukta oynanmasını isteyen Atatürk, 1925 yılında Selim Sırrı Tarcanın düzenlediği Tarcan Zeybeğini İzmirde seyrettikten sonra bu konudaki düşüncelerini şu cümlelerle açıklamıştır.
--Hanımefendiler, Beyler! Selim Sırrı Bey zeybek raksını ihya ederken ona bir medeni şekil vermiştir. Bu sanatkar ustanın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bedii bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara bizimde mükemmel bir raksımız var diyebiliriz. Bu oyunu salonlarınızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı her içtimai salonda kadınla birlikte oynanabilir ve oynanmalıdır.
Günümüzde halk oyunlarımız Atatürkün istediği şekilde kadın erkek birlikte oynanmaktadır. Atatürk, yurdun geziye çıktığı her il ve ilçesinde daima halk oyunları ekiplerinin oyunlarıyla karşılanıyor ve uğurlanıyordu. Zaman zaman bu ekiplerin arasına girerek onlarla birlikte oynadığı da görülmüştür. 27 Aralık 1919 da Ankaraya girerken kendisini seymenler karşılamışlardır. 6 Ekim 1924 te Karsa gittiğinde Karslılar Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa sözleriyle başlayan türkülü oyunu sundular. Bu oyun kısa zamanda benimsenip yurda yayıldı.
I. ve II. Balkan Halk Oyunları Festivali Atatürk döneminde 1935-1936 yılları arasında İstanbulda yapılmıştır. Atatürk bu festivallerde oyuncuların arasına karışarak onlarla horon tepmiş, bar oynamıştır. 1936 yılında yapılan II. Balkan Festivalinde Artvin (Çoruh) ekibiyle barbaşı olarak Artvin Barını oynamış. Oyundan sonra mendilini ekibe armağan etmiştir. Bu olay üzerine Artvinliler Barın adını Atabarı olarak değiştirmişler, sözlerine de Atamızdan Yadigar bizde Atabarı var mısralarını eklemişlerdir.
Atatürk, Karagözün bir halk gösteri sanatı olduğunu kabul etmiş, yaşatılmasını istemiştir. Karagöz oynatan aktör Hazım Körmükçüye; Perde arkasında her şey söylenir, yeter ki halka ışık tutsun diyerek bu konudaki görüşlerini açıklamıştır. Son sahibi Burhan Cahit Morkayaya ait olan Karagöz Gazetesi de devletten yardım görmüştür. Atatürk, Türk el sanatlarına güzel sanatların bir dalı gözüyle bakmıştır. Halk sanatlarını, zanaatlarını küçük görmemiş, tersine yüceltmiştir. 1922 yılında Konyada bu konuda şunları söylemiştir:
-- Sanatın en basiti en şereflisidir. Kunduracı, terzi, marangoz, saraç, demirci, nalbant, hayat-ı içtima iyemizde, hayat-ı askeriyemizde hürmet ve haysiyet mevkiine elyak sanatkarlardır.
1923 yılında Adana esnafıyla konuşurken de aynı konuda şu düşünceleri ileri sürmüştür:
-- Bir milleti yaratmak için bir takım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en mühimlerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak ve sakat bir kimse gibidir. Hatta kastettiği manayı bu söz de ifadeye kafi değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.
Atatürk, Ankara da Etnografya Müzesini kurdurarak ( Halka açılışı 18. 07.1930) folklorun maddi kültür ürünlerini toplatıp bu müzede teşhirini sağlamıştır.1933 yılında Sümerbank ta halıcılık ve çinicilik sanatlarımızın yaşamasına hizmette bulunmaktadır.( Kaynak : V. Veyis Örnek Halk Kültürü)
( Atatürk Ve Türk Folkloru başlıklı yazı Mehmet Dal tarafından 22.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.