Paşa torunu idi .Osmanlı nın yıkılması ve genç cumhuriyetin kurulması ile birlikte yeni ortama ayak uydurmada pek zorluk çekmemişti.

             Maddi kayıplara ilk erkek kardeşinin aileye verdiği zararla birlikte tüm varlıklarını kaybedişleri erkek kardeşinin kendisini ABD  ne atması ile SON olduğunu zannetmişti..

             1940 lı yıllara geldiğinde Türkiye de her şey yokluk  üzerinde idi. Karneli satışlarla insan şeker yada ekmek alabiliyordu. RAdyo tektük eve girmiş insanlar,ses çıkaran kutunun arkasında insan arayordu. Köy odaları gazyağı lambası ile aydınlanırken muhabbetin bini bir olur,Dostluklar kardeşcesine kurulurdu. Ayn evde yaşayan evli çocuklar babalarının yanında kendi çocuklarını bile sevmezdi. Ekmeği ince ince babalar doğrar ve o sofraya oturmadan kimsenin oturmadığı yıllardı. Babanın bu davranışının anlamını bile 70 yaşına geldiğinde anlamıştı.Geçmişe hüzünle daldığı anlarda.
             Diyarbakır ın agalarından 17 köy sahibi Sait Efendinin oğlu Tıp Eğitimi için İstanbul a geldiğinde tanışmışlar ve bu tanışmayı müteakip  evlenmişlerdi.

             Güzelliği ve nur yüzü hiç eskimedi. 70 li yaşlara geldiğinde bile yüzünden asaleti ve nuru eksik olmadı. Duruşunda bile bir asalet olduğu tanımayan 3. kişilerce dahi dile getirilirdi.

              1960 yılına gelindiğinde, ihtilal le birlikte Allah onlara geç de olsa bir erkek evlat vermişti. El bebek gül bebek büyütüldü. O zaman ki Türkiye şartlarında okuyanın az olduğu memlekette eşi, tek doktor olarak bütün çevre ilçelerle birlikte hizmet üretmişti. Evlerinin mobilyasına kadar dönemin en kıral mobilyasında  italyan  mobilya alarak teşrif edilmiş ,Avizeler desen bugun bile almaya güç yetmeyecek cinstendi.Evin içinde piyano,yaz kamplarına gidildiğinde dalma ekipmanları ..Ne derseniz lüksün bini bir para...

             Doğunun ataerkil kuralları ile birlikte babanın disipliner yapısı tek cocuk ile anne arasında bagın daha da güçlü olmasını sağladı.

             Okul bakımından zayıf olan çocuk tüm özel dersler ve sportif faaliyetler katkısı ile birlikte şekillenmeye başlanmıştı. Ama babası varken babasız gibi yetişmenin oluşturduğu, psişik  eksiklikle beraber cocuk yanının bir tarafı gelişmemişti Söylenilen her şeye kanıyordu.  Çocukken b u kanmalar pek bir anlam ifade etmese, oyun gibi,şaka gibi gelse de yaşamının ilerleyen bölümünde büyük travmaların habercisi olacağını kimse tahmin edemezdi.

             Bir vilayetin tek doktoru olarak faaliyet gösteren baba hafta sonları bugunun 5 yıldızlı otellerinde ,o dönemin assolist li gazinolarında en ön masanın,maile ayrılmaz  3 lü sü idi.

             1970 yıllarda millet tenisi resimden bile bilmezken ,oğlumuz tenis dersleri sürat teknesi ile su kayağı yaparak büyümüştü.

              Üniversite eğitimini diğer arkadaşları gibi üniversiteyi kazanamadığı için   bu zamanki gibi özel üniversitelerde olmadığı için okuyamazken denirken, tam imdadına açık ögretim yetişti. 8 senede olsa işletme mezunu olmuştu.

                 Artık 25 yaşına gelen oğlunun evi ve iş kurması gerekti. Ailecek düşünüldü cocuk zayıf olduğu alanlarda göz önüne alınarak babanın görev yaptığı ve cevresinin olduğu ilçede kuyumculuk yapmasına karar verildi. Nasıl olsa satış yapmasa bir kaybı olmayacak mal durduğu yerde yine kazanacaktı.

                 Bunun la ilgili aile dostları olan kuyumcu Kadirin yanında cocuk para zoru ile 1 yıl staj gibi çalıştı ve kuyumculuğu biraz ögrendi. Daha sonra kadirin yanında ki kalfa İsmet i görevlendirerek ilk 3 ay dükkan acılışında oğluna yardımcı olması için ilçeye geldi . İşler rayına oturunca ismet 3 ay sonra dükkanı oğluna bırakmıştı.

                  Oğlan artık tek başına dükkanı idare ediyordu. Emekli olan babasının da katkıları ile 35 yaşına kadar ticaretin içinde geldi. Aynı zamanda Zevk ve sefa oğlunun hayatını ayrılmaz parcası idi . Kıbrıslarda otel kumarları, lüks yatlarda seks partisi,lalelide rus kızlarla eğlenceler hayatın ayrılmaz parcası oldu.

                   Yanına aldığı hacı yoluğunda kuyumcu dukkanı işletmeye calısıyordu .Ne de olsa baba dostu idi. Böyle, nerde akşam,orda sabah artık annenin de canını sıkmaya baslamıştı.Oğlunu evlendirmeli idi. Yaşı da 40 gelmişti Artın torun torba sahibi olmak herhalde kendi hakkı idi.

                    Kuyumculuk yaparken olgunun ufak ufak örtülüde olsa tefecilik yaptığını fark etmemişti . Eşinin sağlığı yerinde iken kalkan vazifesi gören sert babanın sayesinde oğlunu zararlığı pek yoktu.

                    Neyse ki hayırlısı ile bulundukları şehrin ileri gelenlerinden bir ailenin yetişkin kız cocugu ile evlenip barklandı. Fakat bir türlü çocugu olmadı. Babasının da  yatalak olması ile beraber işler artık eskisi gibi iyi gitmiyordu..Hacı dan sonra yanına aldığı ve 3 yıldır yanında çalısan pehlivanın mal varlığı olaganustu sekilde artmaya  baslamıştı . 3 katlı inşaat yaptırmış,50 buyuk baş hayvanı damına koymuş,120 dönüme yakın tarla yapmıştı. Garip oğlanın babası yatalak olunca yamyamlar üzerine bir bir yıkılmaya başladığını aradan geçen zaman içinde ögrenecekti.

                     İşleri iyice bozulan oğlan durumu kurtarmak için köylülerden aldıgı altına %5 de altın faizi vererek daha da cukura girdinin farkında değildi. Bankadan çektiği ipotek karşılıklı krediler ödenmemeye başlayınca durumu kurtarmak için babadan kalan gayrimenkuller birer birer satılmaya başladığında 2 seninin sonunda toplam satış bedeli 3.000.000 USD  yi geçmişti.

                      Durumu parlak görmeyen altın borsasında kurtuluş bulacağını sanırken bir ilçedeki kişinin nasıl borsada kazanacağını sadece dümen suyuna girince kazanabildiğini 600.000 USD  daha kaybettiğinde anlamıştı Ve satacak artık baba malı olarak kanla tek bir annesinin oturduğu ev ve işlettiği dükkan kalmıştı.

                Dükkan da ipotek karşılığı kredi cekmişti ve 3 yıldır ödüyordu. Geriye 2 yıllık süresi kalmıştı. Tam bu esna da babasına 1974 de Almanya dan tanıştığı ve ilk mersedesi almasına vesile olan yazları sık sık görüştükleri şehrin zenginlerinden bahattin aile içinde tesis ettiği güvenle ne olacak bizim oglan ben senin bankaya borcunu ödeyeyim tapuyu benim üzerime geçir dükkanda benim üzerimden işlesin ben senin sigortanı yatırayım emekli olursun deyip dükkan  %25 değerine gasp ettikten 3 ay sonra kuyumcu dükkanından sepet havası ettiğinde tam takır kuru bakır rtada kalmıştı.

                Neydi bu başına gelenler kardeşinden sonra şimdi kendiside aynı hale düşmüştü. Kardeşinin sebep olduğu yokluk günlerini doktor eşi ile aşmıştı Aştıktan sonra baş başa kaldığı bu yokluk günlerinde yatalak eşinin altını temizlerken oğlunun başına gelenlerle birlikte yine de allahına şükür ediyordu.

                 Çocuk yetiştirmek bir sanattır.Ama anne ve babaların sadece bir kısmı sanatkardır.

( Hayat Bu..gece De Var Gündüz De başlıklı yazı HALİLİ tarafından 26.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.