HİCRET KONUŞMALARI (I)

Kim anlatabilir bize / İnci gibi dize dize

Hicret içinde hicret/ Mucize içinde mucize.

Gölgesi düşmüştü Elçinin / Bulut bildi bunu

Taşlar bildi/ Bildi ağaçlar /Hayvanlar bildi

O’nun Elçi olduğunu

Kulağı yerde Varaka / Dinlemekte ayak eslerini

Gölgesizin gölgesini

Yemin ederek Allah’a

“No’lurdu genç olsaydım / Vatandaşların seni

Çıkardıkta Mekke’den / Yardım etseydim sana

Hiç şaşma / Hiçbir Elçi yok ki

Kovulmasın yurdundan” / Her peygamber hicret eri

Durgun suya ta saldı / Dalgalar çevreyi sardı

Ayırdı evladı atadan /Akîde koyan adam

Tutuculuk sert esiyor /Baba Halid’i kesiyor

Yüce Elçi’den izin /”Ötesinde denizin

Hurması bol /Hürriyeti geniş /Habeşistan’a gidin”

Ve daralan gidiyor / Hicret ediyor

Rukiye’nin kocası /Hicret etti

Yüce Elçi haber sordu /Kureyş’li kadın, diyordu:

“Bindirmiş karısını /Arık bir eşeğe

Çekip gitmekteydi yularından”

Kardeş Lût gibi / Yanında ailesi

İlk hicret eden adam /Abidesi hayânın

Cömertliğin heykeli / İki nûr sahibi

Affan oğlu Osman

Ve Cafer… /Ardında yetmişyedi nefer

Bir düzine inanan kadın /Adım adım

O, sürekli öndeydi /Bayrakdar olmadan bile

Olmadan Cennet’e yâr/ Olmadan Cafer-i Tayyâr

“Eeeeyyyy Müslümanlar”

 Din uğrunda işkenceye/ Eziyete katlananlar

Yumurta pişiren kumlara /Çıplak yatırılanlar

Sevimli olduğu halde / Evlatlıktan atılanlar /

Hasıra sarılarak/Tütünde tutulanlar

Göğsüne taş yığılarak/ Çölün Cehennem’inde

Susuz bırakılanlar

Elleri bağlanarak / Dayak atılanlar

Dövülen sövülenler / Yurdundan kovulanlar

“Hicret edeceğiniz yer / Gösterildi bana

İki kara taşlık arasında / Ve hurma”

Muştu Müslümanlara / Müjde Ensar’a

İki ileri bir geri / Hurma müminin benzeri

Hicret…/ Söylemesi dile kolay

Uygulamak büyük olay / Yurdunu terk edeceksin

Gurbeti seçeceksin /Hazır ekmek-aşını

Cananı, arkadaşını/ Öz yurdudan geçeceksin

Muhacir yurdunu terk etti /Sevdiğini, malını, mülkünü

Gurbeti seçti

Hicrette ayrılık / Ayrılıkta gurbet

Gurbette çile /Hem de bile bile

Karşılığı o denli

Mekke acımasız idi /Bırak köleyi

 Bırak kimsesizi / Ebu Bekir gibi adam

Bıktı bu sıkıntıdan / Fakat onu kim tanımaz

İster Hicaz ister Yemen / Ve de Habeş ilinden

Geri dönderdiler hemen /  “Dokunsun” dedi Kâre’li

“Varsa kendine güvenen!”

El mi yaman bey mi yaman / Kâre’li de dize geldi

“Artık seni koruyamam”

Öyle bir Ebubekir ki/ “Senin himayen sana

Allah bana yeter” dedi.

Kolay söylenir ya adı /Hicret kolay olmadı

Müşrikler durmadılar/ Tuzak mı kurmadılar

Yandı muhacir canları / Zincire mi vurmadılar

Yakalayıp çıkanları/ Güne gün eklettiler

Aylarca beklettiler /Dövdüler duranları

Çıkanları dövdüler/ Kurtulanlara sövdüler

Kimini tavladılar / Merhameti avladılar

Yalan tohumu ektiler / Diyerek karaya ak

Dönderdiler kandırarak/ Sonra döneklik ettiler

Kâfirler dönektirler.

Hele Suheyb’in durumu / Bırakıp gelmişti Rum’u

Ticaretle uğraştı / Nice zenginleri aştı

Hicret etmek isteyince / Mallarını vermediler

“Geldiğin gibi…” dediler

Hicret içinde hicret /Herkes anlayamaz, ince…

Nefsin satıp rıza aldı / Ondan da bir iz kaldı

Müjdeledi Ebubekir / Kur’an onu muştuladı

Kaldı yarınlara adı.

“Ameller,  niyete göre / Hicret edenin hicreti

Allah’a ve Rasûlü’ne / Ümmükays adlı gülüne

Geçecek odur eline / Neye ettiyse hicreti”

Ve Ömer / Mekke’liler döner

“Size diyorum / İşte ben gidiyorum

Size sesleniyorum Mekke’liler / Analarını ağlatmak

Ak üstüne kara bağlatmak / Varsa içinizde

Karılarını dul bırakmak isteyen / Düşsün arkama

Gidiyorum işte ben!” /Ama Ömer bu

Elçi’nin Allah’dan dileği / “İki Ömer’den biri” dediği

Rabbinin lutfu / Şeytanın görünce korkusundan

Girecek delik aradığı / Ömer Hattaboğlu

Ensar ki / Tayların özenle yetiştirildiği gibi

Kucak açtılar İslam’a / Kimsenin bakmadığı

Davete kulak kabartmadığı  / Köşe-bucak kaçtığı

Ahmed-i Muhammed’den / Sallallahu Aleyhi ve Sellem

Mecenne’d, Ukkaz’da, Mina’da

Andolsun semaya / Ve karanlık geceye

Yemişbeş Yesrib’li / Ve Yüce Nebi / Ay gökte altın tepsi

İlerde bir sahabî diyecekti:/ “Ayın ondördü bir gecede

Sözleşenler sözleşti/  Sözleşenler söz kesti:

”Seni koruyacağız canımız gibi”

Duymadı kimse / Kimse sormadı, nedir?

Geceler, gebedir.

Ya Akabe geçit / Ya geçit Akabedir

Medine Devleti’ne.

Muhacirler gelince / Yanlarında iki denk mal

Yükte hafif, ağır pahâda / Evs ve Hazrec bakmaktalar

Yiyecek gibi / Cimri, paylaşacak kadar

Ruhlara devrim gelince /Mallarını verdiler

Canlarını verdiler / Muhacir kardeşlerine

“İki karımız var / Birini boşayalım” dediler

Karşı taraf ince mi ince.

Zübeyir bin Avvam / “Çarşı’nın yolunu” dedi

“Gösterin sadece”

Muhacir ki /Neyi varsa yitirdi /İğneden ipliğe

Ensar ise iğne gibi / Kendisi çıplak idi /kardeşini giydirdi

İyilikte yarış / Geçmek yanındakini

Olsa da bir karış / Ensar, yarış ettiler

Muhaciri ağırlamak için / Kur’a çektiler.

Akabe ondan sonra Akabe oldu / “Biat” sözü öylesine

Geçti tarihe /Altı kişi / Yani yarım düzine

Derken oniki / Sonra bire on bire yirmi

Bire kırk, bire yediyüz / Rabb’in yardımı düpedüz

Medine’ye bir yıldız kaydı / Mus’ab bin Umeyir adı

Sonra yıldızlar, yıldızlar…

Yıldızlar nasıl kayarsa Ağustos geceleri

Hicret yurdunun hocası/ Anlatıyordu

Güzel, iyi, doğru / Altın, bakır, demir, taş

Bir bir düşüyordu putlar / İnananlar bir ordu

Bir düzine Yesrib’li / And içti, söz verdi

“Sevinçte ve kederde / Genişlik, darlık, sıkıntı

Her zaman ve her yerde /Allah’a hiçbir ortak yok

Kınayanın kınaması / Ayıplanmaktan korkma yok

Hırsızlık, zina yapmak /Ve de iftira atmak yok

Yalnızca ana uymak / Yalnız seni dinlemek

Karşılığı Cennet”

Ubeydullah bin Rafi gelince / Elinde şarap testisiyle

Samid ğlu Ubade / Aldı ve yere çaldı / Tekrarladı biat’ı:

”Gençlikte, ihtiyarlıkta / Bollukta ve darlıkta

İyiliği emretmek / Kötülükten el çekmek

Karşılığı, Cennet”

Rüyası vahiydir Elçi’lerin / Gösterildi hicret yrdu

“Güzel arkadaş” va’diyle / Ebu Bekir durdu

Kulağı yerde beklerken / Güneşin Cehennem kaynadığı

Bir öğle vakti /Hiç de âdet değilken

Kapı vuruldu /Saatler kuruldu

Kondu kurdelalı azığı…

İki hecin devesi / Günlerdir kasları gerili

Kutlu yolculuk için “Başla” komutu bekliyor

“Bağımız çözülse…” diyor /O’nu taşımak için

Şeytanca tuzak kuruldu / Seçildi Kureyş’in gençleri

Her koldan Rasûlün evi sarıldı

Eleri kılıçlarında / Kılçlarında elleri

Kureyş gençleri.

Gözlerine toprak saçtı kâfirlerin /Allah’ın koruduğu

Yasin okudu:/ “ Sen gönderilmiş Elçisin

Allah mühürlemiştir kalplerin / Perdelenmiştir gözleri”

Geçti aralarından

Yerin kulağı duydu / Kulağı duymadı kâfirlerin.
Mardin/1979

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

( Hicret Konuşmaları başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 15.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.