Gece yatarken insan, sabah tekrar uyanırım umuduyla yatmıyor biliyorum. Sadece yatıyor ve yarı ölüyoruz. Sabah ise Yüce Kudret tekrar hayat veriyor bize. Yeryüzünün herhangi bir yerinde, kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği bir mekanda uyandım sabahlardan bir sabah.

 

Kabus görmüş insanlar gibi sıçrayarak uyanmışım. Halbuki herhangi bir kabus gördüğümü de hatırlamıyorum. Evden sanki kaçar gibi üstümü başımı giyinip dışarı çıktım. Hiçbir insan görmek istemiyordum. Ama yine de insan içine çıkmadan da duramıyordum. Hiç kimseyi tanımak istemiyordum. Yine de insanlar yaşasın ve dönüp dursunlar istiyordum tuhaf düşünceler içinde. Havanın kapalı olduğunu fark etmemişim. Düşüncelerden sıyrılıp komşunun dev gibi büyük akasya ağacına bakarken fark ettim.

 

Yavaş yavaş çarşıya doğru yürürken birkaç kişi tanıyıp selam verdi çok sinirlendim. Tanınmamak istiyordum. Yabancı olsam her yere bütün dünyaya. Zaten yalnız insan yabancıdır bütün dünyaya. Umurumda olmasa da yine de bir göz atmak için gittim gazeteciden bir gazete aldım. Satıcı ‘bugün de hava yağacak galiba’ dedi. Hiçbir cevap vermeden çıktım dükkandan. Hastaydım evet! Yeryüzünün en hasta ruhlu insanıydım. Ve hiç kimsenin umurunda değildi bütün bunlar.

 

Telefonuma bir mesaj geldi. Önce kahveye gidene kadar bakmadım. Oturup bir çay söyledikten sonra açtım okudum mesajı. Mesajı arkadaşım yollamış ‘bugün ne yapıyorsun?’ diye. Yine sinirlerim tepeme çıktı. Yazacaktım; ‘ebenin…’ diye başlayan bir cümle kuracaktım ama vazgeçtim. Bir ara gazetemin üzerine bir güneş parçası düştü. Eyvah dedim hava açılıyor. Sonra tekrar karardı ortalık. İstemiyordum güneşi. Bilinmeyen gri renkli geçsin istiyordum günler. Her zaman soğuk keyifsiz ve bulutlu günlerin sabahına uyanmak istiyordum.

 

Dört tane ardı ardına çay içtikten sonra cebimde taşıdığım ve o ara hastası olduğum tek şairin şiirlerini okudum uzun bir süre. On altı belki de on yedi yaşında hayal ettim kendimi bir an. Sanki çok yaşlanmış insanlar gibi hissediyordum kendimi. Halbuki sadece yirmi bir yaşındaydım. Emekliliği gelmiş, kahve köşelerinde sabahtan akşama kadar oturan insanlar gibi olmuştum genç yaşımda. Gelecekten hiçbir beklentisi olmayan iki sene sonra ise memur olup gurbete gideceğinden habersiz bekliyordum. Belirsizliği, aşkı, hayal kırıklığını bekliyordum. Aşkı, sevgiyi gelmeyeceğini bile bile bekliyordum.

 

Ruhumda bir acıma bir keder ve umuda koşan bir insanın dinlenmekten başka bir düşüncesi olmayan bir insan hali vardı. Geleceği hiç merak etmiyordum. Geç kalacağımı bile bile hayata, gecikmelerle geçen ömrüme aldırış etmeden yaşıyordum.

 

Şair olurdum diyordum ilerine belki. Hiç kimsenin okumayacağını bile bile yazıyordum. İlerinde internet denilen şeyin olacağını bile bile yazıyordum. Birkaç platonik aşktan kalma ve diğer sevdiğim şiirlerin karışımı gibi bir şey işte.

 

Akşama kadar gezdim sokaklarda başıboş itler gibi. Geleceksiz dünyama geri döndüm sonra tekrar. Birkaç tane daha şiir yazdım sebepsiz yere. Benim olmayan evime girdim, odama kapandım; biraz radyo dinledim geceden sabaha. Sonra tekrar uyudum sabahına uyanamama umuduyla.

( Uyanamadığım Dünyalara Uyandım başlıklı yazı MehmetÇİFTCİ tarafından 18.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.