Sahranın ateşi sönüyor gönlümde.
Mahşer-i hakikat bu, doluyor sineme.
Sevdanı gönlümde nedir kavuran?
Aşkın mı yarını hasrete adayan?
 
Alışık değil nabzım böyle bir mateme.
Nur cemalini görmek mümkün mü söyle!
Devrildi Kisra Sarayı senin nurun ile.
Şimdi yoksun ya Rasül, neyleyim bu alemde?
 
Bir tahammül daha kalmadı hicrandan.
Aştım diyar-ı masivayı varamadım ravzana.
Aşk kumuyla tutuşmuş bir bedevi gibiyim.
Yandım ey Şah-ı Rasül söyle sensiz neyleyim?
 
Kafeste çırpınan bülbül umursar mı şeb-i yeldayı?
Tutsak kalmış bu mücrim sebep görür aşkını.
Kızıl çöl güneşiyle şahlanan bir od gibi,
Divane olmuş gönül, arıyor gül Nebiyi(s.a.v)
 
Körüklenir durur aşkım katmerleştikçe yıllar.
Virane gönül söz dinlemez, sonsuz olsa da surlar.
Kelimeler lal kalır, taşar bu deli efgan.
Yakar sensizlik içimi, başlar sensizken hüsran.
 
Ecel kuşu kanat açıp yamacıma konmadan...
Beyaz örtü canım alıp boş tabut da dolmadan...
Hicranınla uyumayan şu gözümü yummadan...
Vuslatını tez erdir, son namazı kılmadan.
( Aşk-ı Rasül başlıklı yazı Ümit Zafer tarafından 17.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu