1
Bir Hilâl Uğruna...
Bir akşam sofrasıydı, yine her günkü
gibi
Rızkımızı vermişti yerin göğün Sahibi.
Gurbetin kasvetiydi her lokmamıza
sızan
Oğlumun sesi idi, sükûtu birden bozan!
Başlarken hemen söze,
"babacığım" diyerek
Pür dikkat ona baktık; sessiz, gülümseyerek.
"Var mıdır?" dedi, acep,
bayrak satan bir dükkân
Bana bir tane getir; bulabilirsen
imkân.
Sofradan kalkılmazdı, yemek bitmeden
önce
Kuralı fedâ ettim, içimdeki sevince.
Koştum hemen odaya, uzandım en üst
rafa
Elim dokundu sandım, kutsal kitap, mushafa.
Kalktı yavrum neşeyle, yemeği unutarak
Açtılar iki kardeş, uçlarından
tutarak.
Astılar özenerek duvara boydan boya
Seyrettiler karşıdan, gururla, doya
doya.
Zerre bozulma yoktu, mayası, özlerinde
VATAN BAYRAK aşkını okudum gözlerinde.
Gâye asimilasyon olsa da Almanya’da
Şükür, nesil sağlamdı, eksik yoktu
hayâda.
Dalgalan ey SANCAĞIM! Doğ her gün
sabahıma
Ay yıldızını yazdım ezelden salahıma.
Ye’se esir kalplerde solgun olsa da
rengin
Aldırma sen onlara! Bozulmasın
ahengin!
Bakma suskunluğuma; sabırla imtihanım
Hain için tetikte, gün bekleyen
nihanım.
Gökten hesap sorarım, incitse seni
rüzgâr
O gölgenin uğrunda verilecek çok can
var!
Mecit AKTÜRK
Berlin, 28.05.2013
nihan: Sır, giz.