ÇOCUKLUĞUM
Hey gidi
günler hey.
Şimdi herkes
ağa,
Herkes bey.
Şimdi bana
sorsan ki:
Ne oldu?
Zorun ney?
Ben de derim
ki hiç.
Geçmişi
hatırladım da,
Anlatayım
ben size.
Çocukluğumdan
başlayayım söze.
Hep gurbete
giderdi babalarımız.
Yoktu bizim
kumandalı arabalarımız
Ve de ışıklı
ayakkabılarımız…
Biz Trabzon
TOR lastiği giyerdik,
Eskiyince
topuğunu keserdik.
Teker
yapardık,
Onu da
bulamazsak;
Bir teneke
kutunun kapağını
Mastanın
ucuna takar,
Dodorot
yapardık.
Ama biz yine
de mutluyduk…
Yoktu bizim
mp3lerimiz,
Cep
telefonlarımız.
Bize yeterdi
kibrit kutusundaki
Eşek
arısının vızıltısı.
Bizim
mesajımız,
Bir ıslık
cıvıltısı.
Islık
sesinden anlardık,
Bizi kimin
çağırdığını.
Ama biz yine
de mutluyduk…
Yoktu bizim
çikolatalarımız,
Keklerimiz
krakerlerimiz…
Bize yeterdi
iki bisküvi,
Arasında bir
lokum.
Veya Maşuk
Emmi’ nin bakkalından
Tanesi on
kuruşa aldığımız,
Sarı sarı
kurabiyeler.
Ama biz yine
de mutluyduk…
Bizim
beslenme çantamız da yoktu:
İçinde şeher
ekmeği veya poğaça,
Arasında
salam sosis sucuk.
Olmadı beyaz
peynir domates…
Bize yeterdi
azık olarak:
Bir parça
kuru ekmek.
Bazen
yanında kavanozla,
Biraz
yoğurt.
Ama biz yine
de mutluyduk…
Yoktu bizim
cicili bicili,
Montlarımız
paltolarımız elbiselerimiz…
Botlarımız
adidas veya nike’larımız.
Bize yeterdi
anamızın,
El emeği göz
nuru döktüğü,
Tiftik
gugulu eldiveni,
Yün çorabı
kazağı.
Ama biz yine
de mutluyduk…
Mutluyduk çünkü:
Bizim
dünyamız dardı,
Ama sevgimiz
saygımız vardı;