Bayım Saatiniz Kaç?
“Yine” dedi adam
içinden
“Fettan bakışlı o
afitab
Şimdi dönmektedir
köşeyi
Ân meselesi
gözlerimden vurulmak!”
Her sabah aynı
replik sahnelenirdi
Hep aynı yerde,
aynı köşede
Bazen öğlen, bazen
de akşamüstü…
Bayan şuh, lerzan
mı lerzan elleri
Üstünde tayyör bir
elbise
Aynı letafette narin
bir boyunluk
Bazen de kemerli
pardösüsü
Renk cümbüşü sırma
kaplı saten elbisesi
Başında beresi ya
bir bandana
Altta buluz üstünde
bir bolero
Yürek yakan endamıysa
tarifsiz
Aylar geçti
geçmemişti tutkusu
Kimdi, neydi adı
sanı belirsiz
Sanırdı ki Çulpan, Zühre yıldızı
Lüle lüle
savrulurken saçları
Nakşetmişti aşkını yüreğine
Bir ışık huzmesi
dolmuştu içine
Dokuz ay geçip
gitmişti üstünden
Senaryolar yazdı
farklı birbirinden
Dedi “Rabbim! Bir
el atsan bu işe”
“Saati sor” dedi
içinden bir huri sesi
Tam yaklaşıp
soracakken usulca
Bayan ondan önce davrandı
Dedi : “Bayım! Saatiniz
kaç?”
Mevlüt
GÖZDE