1 Yeni Savunma Sistemi


Türkiye gündeminde olan uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi ihalesi, geçtiğimiz günlerde sonuçlandı ve ihale Çin'e verildi.

Abd “İran ve Kuzey Kore’ye silah satıyor” diyerek yaptırım uyguladığı Çin şirketine füze anlaşması imzalama kararına tepki gösterdi. Abd Dışişleri Bakanlığı sözcü "Türk hükümetinin Abd'nin yaptırım uyguladığı bir şirketle, Nato veya kolektif savunma sistemi içinde kullanılmasına izin verilmeyecek bir füze savunma sistemiyle ilgili ciddi endişelerimizi ilettik. Bu konudaki görüşmelerimiz ve (her türlü baskılarımız) sürecek…"  dedi. Abd sözcüsü, üretilecek bu füzelerin Nato kapsamında kullanılmayacağını da beyan etti.

Türkiye, uzun menzilli füze ve füze savunma sistemi üretimi konusunda Abd, Rusya ve Avrupa'daki şirketler yerine, Çin şirketi Cpmiec ile anlaştı. Ab-d ve Rusya Türkiye’ye füze satmayı kabul ediyor ama üretim teknolojisini ve iznini vermiyordu. Türkiye’nin sürekli kendilerine mahkûm olmasını, Türkiye’nin sürekli yolunacak bir kaz olarak kalmasını istiyorlardı.

Dünyanın anasını belleyen Ab-d ve Rusya değil sanki de bu işi sanki bir Çin yapıyor. Cpmiec, "Nükleer silahların yaygınlaştırılması anlaşmalarını" ihlal ettiği gerekçesiyle Şubat 2013'ten itibaren Abd yaptırım uygulanan şirketler listesine aldı.

Abd istiyordu ki, Türkiye Amerikan şirketi Raytheon Co. ya da Fransız-İtalyan ortak şirketi Eurosam Samp/t. ile anlaşmalıydı. Efendim Türkiye'nin bu tercihi büyük sürpriz olmuş... Ne alaka? Abd Petriot füze ve sistemini vermeyecek, Avrupa’nın sistemi bir milyar $ daha pahalı ve kullanmana izni yok… Rus füze sistemleri ise şartnameye uygun değil…

Yakın müttefik gözken Abd yerine, Çin’nin tercih edilmesi sadece maliyet değil, üretime ve kullanım serbestliğine dâhil olmak istemesiydi.

Çin üretilen füze savunma sistemi 20 bin metre irtifa ve 100 kilometre menzile sahipler. Radara yakalanmama, karşı füzeleri tespit edebilen sistem, 2’li ve 6’lı bataryalar halinde kuruluyor. Uçaklara karşı 125, balistik füzelere karşı 25 km. Ses hızının 4,2 katına ulaşabiliyor. 

Sistemde hedef arama-bulma radarı, hedef izleme-kitleme radarı, jeneratör ve her biri dört füze taşıyan sekiz taşıyıcı-fırlatıcı var. Sistem birden çok hedefe aynı anda kitlenebiliyor.

Türkiye, yakın çevresinden gelebilecek, orta menzilli füze tehditlerine karşı, etkili bir savunma sistemi kurmak istiyor. Her bölgesel krizde, Nato’ya;  “Bize Patriot gönderin” diye yalvarmak da istemiyor.

Çin’in sistemleri rakipleri karşısında teknolojik olarak yeterli… Yeni nesil elektronik ve bilişim teknolojileri kullanıyor... Batılılar her ne kadar Çin hava savunma sistemleriyle alay etseler de, acı gerçekle karşı karşıya kalacakları günler o kadar çok uzak değildir.

 

Çin’in sistemi rakiplerine göre daha ucuz gibi, Ab-d’nin vermediği üretim teknolojisini transfer edecek, gerektiğinde ortak üretimde de bulunabilecek. Çin, pazarladığı bu sistemi ilk kez ihraç etmeyi başardı, hem de önde gelen bir Nato ülkesine… Anlaşmayı sağlama almak ve ilerletmek için Türkiye’yi memnun etmek isteyecek, hem bu işte, hem de başka savunma projelerinde teknoloji transferine daha açık olacaktır.

 

Unutmamalı ki, bu proje, üç aşamalı olup; füze hava savunma sistemleri, uzun menzilli 2.500.km yerli füze üretimi ve Türkiye’de bir uzay aracı fırlatma üssü kurulmasından oluşmaktadır.

 

Öncelikli olarak alınacak dört sistemden ikisi, stratejik önem ve konumları nedeniyle İstanbul ve Ankara'ya diğerleri Doğu ve Güney’e yerleştirilecek. Nato radarlarından bağımsız olarak çalışacak ve kontrol tamamen Türkiye'de olacak…

Nato füze kalkanının idari mekanizması Almanya’nın Ramstein'dan yönetiliyor. Komuta merkezinde bir Türk Generali olması ise hava ve cıvadan başka bir şey değil… Türkiye, ilk defa komuta kontrolü tamamen kendisinde olacak bir sistemin sahibi olacak…

       Bu ülkenin tarihi, bu milletin yıllarca İslam’ın bayraktarlığını yapması, geçmişte yaşanan hilal-haç çatışmaları bazı kafalar için halen belirleyici bir unsur olmaya devam etmektedir. Çünkü hedef tahtasında Türkiye var… Asıl amaç Türkiye’yi engellemek ve bu ülkenin yükselişini tökezletmek…

 

Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak iddiasıyla Nato’dan istediği 20 adet yerine ancak 6 adet verilen Patriotlar ve Malatya Kürecik’e yerleştirilen radar sistemi bile Türkiye’yi değil, sadece Nato üslerini korumaktadır. Türkiye, Nato kapsamı dışında kendi kuvvetlerine katmak üzere satın almayı istediği Patriotlara ise Abd izin vermedi. Türkiye’ye ise sadece avuçlarını yalaması düşmektedir…

       Öyle ise Türkiye'nin askeri alanda işbirliğinde alternatifler geliştirtmesi çok önemlidir. Türkiye fahiş fiyatlarla bedelini ödediği halde, Nato ülkelerinden aldığı askeri teçhizatlar Türkiye'ye ön şartlı veriliyor, askeri teknolojileri kullanmak konusunda sınırlandırılıyordu. Bu nedenle Çin'le işbirliğine gidilmesinin çok büyük bire önemi vardır.

Türkiye kontrolden, kontrol edilebilirlikten çıkmaya başladığı için Batı tarafından hedef tahtasına konmaktadır. Bu yüzden eleştiriler almaktadır. Batı bizi eleştiriyorsa, demek ki Türkiye doğru yolda ilerliyor demektir.

Efendim bu anlaşmanın siyasi sonuçları da olabilirmiş. Peki, ne olabilirmiş efendim. Çin’den alınan bu sistemin Nato’ya entegresi sorun olabilirmiş. Türkiye bu kadar enayi mi ki, bu sistemi Nato’ya entegre etsin? Nato denilen şerefsiz güruhu zaten Türkiye’ye zerre kadar bir menfaat ve fayda sağlamıyor, sağlamayacak da… Zaten bu yüzden savunma sisteminde ilk kez yerli bir sistem kurmaya çalışıyoruz ya…   

Türkiye’nin bu tercihi müttefiklik ilişkisini gözden geçirme anlamına geliyormuş. Daha iyi ya, biz de zaten bunu istiyoruz. Dost diyoruz bizi arkadan hançerliyorlar. Müttefikiz diyoruz, Nato ülkelerinin yükünü taşımak için sadece onlara yük taşımak için eşeklik ediyoruz.

Bu kararda, teknoloji transferinde sağlanacak kolaylıklar ve sistemin en az yüzde 50′sinin Aselsan ve Roketsan gibi ulusal kuruluşların gerçekleştirilecek olması Çin’in seçiminde önemli unsur olmuştur.

Bu arada İsrail (Mossad) bir timsah hıncıyla sessizliğini sürdürmektedir. Aselsan’da çalışan dört genci, Isparta uçağında ki fizikçilerimizi infaz ettiği gibi, bundan böyle yeni infazlarına fırsat vermeyelim.  

Savunma uzmanları, bir ülkenin ulusal anti-balistik füze sistemine sahip olmasını harp kabiliyetinden çok, psikolojik üstünlük kurma gayretinden kaynaklandığını çok iyi bilirler. Bu nedenle anti-balistik füze sistemleri rakip olarak görülen ve elinde bu tür füzeler bulanan güçlere karşı sonuç alıcı değil, psikolojik üstünlük kurma amaçlı olarak edinilir.

Türkiye’nin çevresinde balistik füzelere sahip ülkeler İran, İsrail ve Rusya’dır. Rusya’nın elindeki füze sistemleri ve nükleer kapasitesi Türkiye’nin ulusal savunma kavramlarının üstünde bir risk oluşturmaktadır.

Balistik füzeler “fırlatılış ve atmosferden çıkış, atmosfer dışında uçuş ve atmosfere dönerek hedefe yöneliş” şeklinde çalışır. Dünyada ise Abd, Rusya ve İsrail dışında, balistik bir füzeyi atmosfer dışında vurma kapasitesinde başka bir devlet de yoktur.

Çin’in Türkiye’ye önerdiği teknoloji transferi ve Türkiye’nin bu teknolojiden yola çıkarak hazırlayacağı program çok önemlidir. Türkiye’yi çok çetin bir süreç beklemektedir. Söz konusu sistem Türkiye açısından ulusal bir savunma sistemidir.

Türkiye’nin kararı müttefikler düzeyinde ciddi tartışması olacaktır. Ab-d ihalenin dışında kalmaktan, bir Nato ülkesinin Çin sistemini tercih etmesinden rahatsız olacaklardır.

Türkiye ise Batılı müttefiklerinin nükleer teknoloji ve füze sistemlerine uyguladığı gizli ambargodan rahatsızdır. Batılı oynaşlarımız bizi dışarıya açılmaya zorlamaktadır. Rusya’yla nükleer santral kurma, Çin’le füze sistemlerinde işbirliğine iten yine Ab-d olmuştur. Türkiye, AB'den hiç yardım görmediği gibi, Türkiye'yi ilgilendiren her konuya menfi bakmaktadırlar.

Türkiye'nin ulusal güvenliği önemlidir. Silahlı Kuvvetlerimizin dünyanın en güçlü orduları gibi gelişmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye, bütün ihtimalleri göz önüne alarak, ulusal çıkarlarının gerektirdiği şekilde, beka ve Türk milletinin refahını da göz önüne alarak, stratejik öngörülerle, ulusal hedeflerini tespit edip, ulusal stratejilerini geliştirmelidir.

 

Birçok ülkenin maalesef ki anladığı dil, askeri dildir. Türkiye'nin askeri güç kullanımı, dış politika hedefleri ve milletin çıkarları açısından kullanmaktan kaçınmaması gerekir. Uzayın gelecekte savunma alanında çok büyük rol alacağı hesaba katılmalıdır. Uzaydan yönlendirilip kontrol edilecek saldırılara karşı, her türlü teknolojiden yararlanarak özellikle uzun menzilli hava savunma sistemlerinin üretimine ağırlık verilmelidir.

Ulusal çıkarlara aykırı düşen anlaşmalara sadakat zayıfların işidir. Türkiye ulusal strateji çıkarları doğrultusundaki bir politika izlenmesi gerekmektedir.

 

Yunanistan bile çok ilginç bir şekilde Nato kurallarını hiçe sayarak Batı ve Doğu bloklarının her çeşit hava savunma silahlarını elinde bulundurabilen nadir ülkelerden biridir.

 

Ant-300913

 

( Yeni Savunma Sistemi başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 30.09.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.