Kara bir bulut çöktü gecekonduların üzerine
bir bir yandı mum ışıkları
kapandı perdeler
üşümesin diye çocuklar
örtüldü üstüne minderler
göğü çalınmış kuşlar gibi yuvasız sefil
yalıyor bedenlerini alevsiz ateş ’yer demir gök bakır ’ zemheri soğuğu
çiğneyip geçiyor kara kış
ayaz kırığı yürekleri yerlerde zebil
her gün önünden geçtiğim ev
kapısına dayanmış açlık
bir de soğuk çökmüş koca bir dev
küçük kız kapıda
yırtık elbiseleri
çıplak ayakları
bir yandan burnunu çeker
bir yandan dolu dolu gözleri
şakaklarından akıyor
sefaletin alazları
toprak kokuyor hava
birazda çocuk
yeni yeşermiş çim gibi
filizlenmiş tomurcuk
hadi gel
tut ellerimi
otur dizlerime
anlat bana
üşüyorken bile
yüreğindeki bu alevi
anlat derdini bir solukta
soğut ciğerlerini
ağlatma beni
meleklerin çizdiği mutluluğun
en güzel resmi
ay yüzlü feri
üşüyorsun,
daha sıkı sarıl kendine üşüme
sen mi bacaklarını taşıyorsun
bacakların mı seni
sok ellerini ceplerine
balık kanatlarına yükle düşünü
yorma naif ruhunu
ölüm mü yaşam ,
yaşam mı ölüm,
sen sakın düşünme
Çiğdem Çimen