Kâinattaki bu farklılık Rabbimizin yüce hikmetlerindendir. Yeryüzünde tek bir renk olsun, tek bir şekil olsun, her şey tek tip olsun diye düşünebilir miyiz? Bütün insanlar aynı özellikleri taşısın, aynı beceride olsun, aynı şeylerden zevk alsın diyebilir miyiz? Farklılıklar bir çeşit zenginlik ve ilâhî bir armağandır.

Sahabe döneminde Ebû Zeri Gıfarî hazretleri, bir kızgınlık anında Bilal-i Habeşî hazretlerine siyah kadının oğlu diye hakaret ediyor. Daha sonra hatasını anlayarak Hz. Bilal’in kapısının önüne yatarak başını yerlere koyuyor. Hz. Bilal yüzüme basmadan buradan kalkmayacağım diyor. Hz. Bilal yerden Hz. Ebû Zer’i kaldırarak bu yüz basılmaya değil, öpülmeye layıktır diyerek onu affediyor.

Hac görevini yaparken zenci birini görünce yüzünü ekşiten adama, dilini bilen birinin aracılığı ile zencinin; “Bana yüzünü ekşiterek bakana sor bakalım, boyayı mı, yoksa boyayanı mı beğenmemiş? Diyor. Bu soru suratımıza bir tokat gibi patladı değil mi?. Ne diyor Hak dostu Yunus Emre: “Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü.”

Her insan aslında bir çiçek değil midir? Güneşin her çiçeğin başını okşadığı, her yüze güldüğü gibi bizler de her insanın başını okşamalı, yüzüne gülmeliyiz değil mi? Eğer böyle yaparsak o zaman insanlar, güne bakan çiçekler gibi yüzünü aydınlığa dönecektir.

Hangi çocuk narin, pembe yapraklı, ince nakışlı bir orkideden daha az hassas ve daha kıymetsizdir? Bir çocuğun doğuştan değersiz olduğunu kim söyleyebilir? Çocuk, kadife kumaşlı, kiraz renkli bir gül gibi başı dimdiktir. Çocuk rengârenk kanatlı bir kelebek gibi göz alıcıdır. Çocuklarımız yaratılışı gereği renk renk, yaprak yaprak açan canım papatyalardan, bizlere gülümseyen hercai menekşelerden daha az renkli değildir. Leylaklar kadar güveni, zambaklar kadar kahramanlığı temsil eder. Çocuk, anne sütü kadar temiz, su şırıltısı kadar ahenkli, bir elmas parıltısı kadar ışıltılı, güneş kadar sıcak, pamuk kadar yumuşak, kar kadar beyazdır.

Çocuk gözyaşlarımıza derman, yaralarımıza merhemdir. Ruhumuza ayın on dördü gibi parlayarak gönlümüzü hoş eder. Onlara biraz tahammül, biraz sevgi, birazcık ilgi dünyalarını şenlendirecek, pembe umutlara kanat açacaklardır. Dillerinde en güzel güfte ve bestelerin var olduğunu göreceksiniz.

Tek çiçeği kendi bahçesinde, herkesi kendi renginde düşünmek ne kadar doğrudur? Kim böyle bir hakkı, hangi gerekçe ile kendinde görebilir? Kime dünyaya gelirken kendisinin torpilli olduğu, başkalarına merhamet edilmediği söylenmiştir? Yüzünde parıltılar saçan bir işaret, yüzünde ilahi kudretten bir nakış taşımayan hangi çiçek vardır ki? Yaratılana tahammül edememek, kibirlenerek çiçeğe hor ve hakir bir bakış, yaratanın yaptığını çirkin görüp, tenkit etmek kimin haddinedir?

Onlar yaratılırken, dünyaya gözlerini açarken size mi sorulacak, sizden mi izin alınacaktı? Sizin gibi olmayan, sizin gibi düşünmeyen, size benzemeyen çiçeklerin nefesleri mi kesilmeli? Suları mı kurutulmalı? Vücutları mı yok edilmeli? Ne dersiniz? Sizin gibi olmadığını düşündüklerinize hayat hakkı tanır mısınız? Buna tahammül edebilecek misiniz? Aynı anadan doğmaya önem verenler, aynı sanatkârın eseri olmaya niçin önem veremezler acaba? O daha değerli, daha kıymetli değil midir?

Toplumda esas olan İslam kardeşliğidir. Bu kardeşliğini zedeleyecek, Müslümanlar arasında soğukluk ve düşmanlığa sebep olacak, İslâm’a uymayan söz ve davranışlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Farklılıkları ön plana çıkarmadan, farklılığı bir zenginlik olarak görüp, hoşgörü ile davranmalıdır. İslam kardeşliğini bozacak davranışlarda bulunan fanatik kişilere, taassup sahiplerine itibar edilmemelidir. Din kardeşliği soy kardeşliğinden önce gelmektedir. Bunun için Yüce Rabbimiz gerçek kardeşliği İslam kardeşliği olarak belirtmiştir. İslam’a düşman olan anne-baba bir kardeşimiz de olsa, onu asla din kardeşimize tercih edemeyiz. Tabiatımız onu istese bile dinimiz bu duygumuzun önüne geçerek gereği olanı tercih etmeliyiz. Din kardeşliği şemsiyesi bütün Müslümanları içine almaktadır.

Irkçılık gütmekteki sebep; bilgisizlik, eğitimsizlik, ölçüsüzlük, amaç ile aracı birbirine karıştırmak, uzak görüşlü olmamaktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlar birbirinin kıymetini bilip, birbirlerinin hakkına riayet etmelidir. Fitnecilere, vatan ve millet düşmanlarına asla fırsat verilmemelidir. Müslümanlar birbirlerinin velisi, dostu ve kardeşidir. Bu kardeşliği bozacak her türlü söz ve davranışlardan uzak durmalı, farklılıklarımızı düşmanlık ve kavga sebebi yapmamalıyız.

(Devam edecek)
( Çağların Sinsi Hastalığı: Irkçılık - 2 başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 7.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.