Hayat sırt üstü düşürürken susarak mükemmeliyetçiliği öğretiyor
yaşanan ve yaşanmamış yaşanacaklara ümit kapısı açtırırken
sol yanımızı ağrıtıp sağ yanımı imrendiriyor
mavisine dalgalanan deniz yakamozu ışıksız ışıklanır ken
masumiyet ışığının yanında sönük kalıyor
kader ilelebet zaman akışına böylesi bir ışık da varmış derken
geriye yaşadıklarımızın iyi tarafını göstermekle bırakıyor.

meydan okuyan yüreğin çizgisinde unutmayı öğrenemedim
yazık tatmayan itirazı dahi koşa koşa gelemeyen
gecesini bölemediği suskunluğu silemeyen
kezzap formülü bekleyişleri sol yanım

ah o gözü batasıca kanayan benim
ısırınca ya değil kanatıncaya kadar ısır
külünden küllüğün den tekrar küllüğü ne külhan ol

kırmızı çizgilerim avuçlarımda kanıyor ken
istemem yokluğunda yaprak dökülsün
heyelanları yeşer tirim günahsız esrarım la
sen gene de ayazların la gel yaralarıma sararım 
küskün çiçekler gibi gene de yudum larım sessiz kelimelerime
mirasım kalır geriye toprağı üzerinde yeşermeyi bekleyen gülün

ey hüzün yanım 
seven aşk gecenin koynunda
büyümek korkutsa da korkusu sensiz eksikliğindendir
acı büyütebilir ama sevgide büyütür
büyümek için öldürmeye ne gerek var
vedalaşmalar gölgesinde gölgesi yürümesin
ömrünü yaşatmak için ömrü ömür olur en derin girdaplarına
her gölgene sığınır sızarım gene de biten sevdam değil ki yar

harfsiz kelimeleri eziyor manalara yüklüyorum
çöl denizinde susuz sepken yorgunluğumu
İbrahim’i” duada “Eyyüb'u deryada
gözyaşlarımla suluyor yokluğunu yakıyorum baş ucumda

çalınan gün düzleri mi yalnızlığıma akıtıyor
şiirlerimle demliyorum sensizliği
içimdeki çocuk sana ağlıyor
gözyaşım kirpiklerime batıyor

öyle acıtıyor ki 
sol yanıma akıyor
sol yanında bir el arıyor
acıtan gözyaşımı silecek

hani omzuna koyacaktım başımı
hani gözyaşımı silecekti kirpiklerin
hani nerede içine çekmediğin hazların
sonra kendime kızdığım çekemediğim kokun

gözün kara gel sil göz yaşlarımı
dudaklarımda ıslatılmamış buselerin
silebilir misin susuz solan gülünü
vicdanın temizler mi susuzluğum

bırak yaşlı yaslı  yasla sıkışmış gönül arasına
” güzel gözün ” gönül çelen fırtınası
vicdanı onurundan yüklü bir yük taşır sebil
devran döner anlarsın gönül arasında sefil
bırak sıcaklığını ki bileyim yaşadığım sefiri

ey yüzünün çizgilerini ezberlediğim hüzün
gözlerimin önünde dolaşır hatıralar
damarlarımdan akan artık zehirden kezzap

korkum odur ki melek ruhlu ölü kanatlar varken
bu kadar kanatların çokluğunda nasıl uçacağını bilememek

korkum odur ki umutlar toprağa karışırken
güvercin kanatların beyaz tüylerinden
yaşanmayan düşlerin kırılmasın

 
korkum odur ki kelimelerim sahnede defile yapıyorken
günün sözcükleriyle yarına barışırken hacmine bakmadan
şahika olmadan ölmek değil mirasın olmadan şahika ölmektir
kefensiz ölmek değil yarınlarımı sensiz miras sız gömmektir .

Gülay GÖKTÜRK
( Göz Yaşın(m) Kirpiklerime Batıyor başlıklı yazı GöktürkGülay tarafından 3/23/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu